31 Ekim 2010 Pazar

A.Ö.F 1.Sınıf Hukuka Giriş Ders Notları


ÜNİTE1

HUKUKUN KAVRAMI
Hukuk, sosyal hayatı düzene bağlayan kuralların maddi müeyyide ile desteklenmiş olanlarıdır.
Toplumsal yaşamın düzen ve güven havası içerisinde akıp gidebilmesi için hukuk gereklidir.
Sosyal hayatı düzenleyen kurallara uygun davranılmadığı takdirde karşılaşılacak tepkiye müeyyide
denir. Din, Ahlak ve Görgü Kurallarının Müeyyidesi (Yaptırımı) = Manevidir. Hukuk Kurallarının
Müeyyidesi (Yaptırımı)=Maddidir.
Sosyal hayatı düzenleyen kurallar şunlardır:
1. Din kuralları
2. Ahlak kuralları
3. Görgü kuralları
4. Hukuk kuralları
1. Din Kuralları: Allah Tarafından peygamberler vasıtası ile bizlere ulaştırılmış bulunan emir ve
yasaklardan oluşur.
Örneğin: Kötü söz söylememek. Din kurallarına uyulmaması halinde karşılaşılacak tepki MANEVI
niteliktedir.. Bu ise "GÜNAHKAR OLMA" ve "AHİRETTE TANRI’NIN ÖN GÖRDÜĞÜ CEZAYA
MAHKÜM OLMA" şeklinde ortaya çıkar.
2. Ahlak Kuralları: İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen kurallardır. Şahısların:
"BİZZAT KENDİ NEFİSLERİNE" karşı nasıl davranması gerektiğini gösteren ahlak kurallarına
sübjektif ahlak kuralları denir. Örneğin: Yalan söylememek, iyi hisler beslemek, kötü insan olmamak.
Şahısların başkaları ile olan ilişkileri ve davranış biçimlerini düzenleyen ahlak kurallarına Objektif
ahlak kuralları denir. Örneğin: Yoksul bir kimseye yardım etmek, başkasının malına, canına ve
namusuna göz dikmemek.
Müeyyide (yaptırım) herhangi bir kuralın koymuş olduğu emir ve yasaklara uygun şekilde hareket
etmeme halinde karşılaşılacak olan tepkidir.
Müeyyide türleri ise şunlardır;
1. Ceza
2. Cebri İcra
3. Tazminat
4. Hükümsüzlük
5. İptal
SORULAR:
• Müeyyidesi "küçük görme" olan sosyal hayat kuralı aşağıdakilerden hangisidir?
Ahlak kuralları
• Hukuk kuralları ile benzerliklerinin en yoğun olduğu sosyal hayat kuralları hangisidir?
Ahlak kuralları
• Başkalarının malına göz dikmemeyi emreden ahlak kuralı hangisidir?
Objektif ahlak kuralları
• Aşağıdakilerden hangisinin müeyyidesi günahkar olma ve ahirette cezalandırılmadır?
A) Hukuk kuralları B) Görgü kuralları C) Ahlak kuralları
D) Eğitim kuralları E) Din kuralları
Yanıt E: Din kurallarının yaptırımı "günahkar olma" ve "ahirette Allah'ın öngördüğü cezaya çarpılma"
şeklinde olur.
• Kanun koyarken toplumun hangi nitelikleri gözden uzak tutulamaz?
Ahlaki görüşleri
• Sosyal hayatı düzenleyen ahlak kuralları genel olarak nasıl gruplandırılır?
Ahlak kuralları objektif ve subjektif olmak üzere ikiye ayrılır.
• Sosyal hayatı düzenleyen kurallardan maddi müeyyideliye örnek veriniz.
Hukuk kuralları
• Hastalanan arkadaşını ziyaret etmeyen kişi hangi sosyal hayat kuralına aykırı davranmış olur?
Görgü kurallarına
• Görgü kurallarının
müeyyidesi nedir?
Alay edilme
• Sosyal hayatı düzenleyen kurallar nelerdir?
Sosyal hayatı düzenleyen kurallar ahlak kuralları, görgü kuralları, din kuralları ve hukuk kurallarıdır.
• Görgü kurallarına aykırı davranana uygulanacak yaptırım Nedir?.
Başkalarına yalan söylemek subjektif ahlak kurallarına aykırıdır
• Mümeyyiz küçüğün yapmış olduğu borçlandırıcı bir hukuki muamele, kanuni temsilcisi tarafından
onaylanmazsa işlemin sonucu ne olur?
Tek taraflı bağlamazlık müeyyidesine tabi olur
• Hukuk Kurallarının Müeyyideleri?
Hukuk kurallarının müeyyideleri; ceza, cebri icra, iptal, tazminat ve hükümsüzlüktür
ÖZET: insanlar toplu halde yaşarlar. Sosyal hayat dediğimiz bu toplu yaşamanın düzen içinde
sürmesini, yani şahısların birbirleriyle veya toplu olan sosyal ilişkilerinin bir güven havası içinde
gelişmesini hepimiz isteriz. Bunun için söz konusu ilişkilerin bir takım kurallarla düzenlenmesi
gerekir. Sosyal kurallar dediğimiz bu kurallardan din, ahlak ve görgü kuralları sosyal hayatı
düzenlemeğe çalışmakta, fakat manevi müeyyideli oluşlarından dolayı etkili olamamaktadırlar. Sosyal
hayatın etkin biçimde düzenlenmesi ancak maddi müeyyideli, yani uyulması mecburi kurallarla
mümkün olabilmektedir ki, bu tür sosyal kurallar da "hukuk kuralları"dır O halde hukuku şöylece
tanımlayabiliriz:
Hukuk, sosyal hayatta şahıslar ile şahıslar veya şahıslar ile toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen,
maddi müeyyideli, yani uyulması zorunlu kuralların bütününden ibarettir


ÜNİTE2

HUKUK KURALLARININ ÖZELLİĞİ
1. Ceza: Örneğin; Ölüm cezası, ağır hapis cezası hafif hapis, kamu hizmetlerinden mahrumiyet,
meslek ve sanatın geçici olarak tatil edilmesi.
Bazı cezalara ise Disiplin Cezaları denir.
2. Cebri İcra: Örneğin; A'ya olan 500 Milyon TL. Borcunu ödemeyen B bu borcu mahkemenin
vereceği karar neticesinde hala ödemezse devletin 'bir organı olan İcra Dairesi tarafından cebri icra
yolu ile ödemek zorundadır.
3. Tazminat: Bir kimse haksız fiil yoluyla bir başkasına zarar verirse maddi ve manevi tazminata
mahkum edilir.
Yani haksız fiilin müeyyidesi tazminattır.
4. Hükümsüzlük: Bir hukuki işlemi kanunun istediği şekilde yapmamak o hukuki işlemin
hükümsüzlüğünü meydana getirir. Yani bu durumda ortaya çıkan müeyyide hüküınsüzlüktür.
Hükümsüzlüğün çeşitli tür ve dereceleri vardır.
a. Yokluk: Örneğin; Resmi evlendirme memuru huzurunda yapılmayan bir evlenme "YOKLUK"
müeyyidesine tabidir.
b. Butlan: Örneğin; Bir akıl hastasının yapmış olduğu evlenme ise "BUTLAN" müeyyidesine tabidir.
Bu durumda savcı veya herhangi bir ilgilinin müracaatı üzerine evlilik mahkemece iptal edilir.
BUTLAN: Hükümsüz, geçersiz demektir.
c. Tek Taraflı Bağlamazlık: Buna karşılık mümeyyiz bir küçüğün, Örneğin; 15 yaşındaki bir çocuğun
anne ve babasının iznini almaksızın yapmış olduğu bir satış sözleşmesi "TEK TARAFLI
BAĞLAMAZLIK" müeyyidesine tabidir. Bu sözleşme 15 yaşındaki çocuğu bağlamaz iken diğer tarafı
bağlayacaktır. Ancak çocuğun anne ve babası "İCAZET (Onay)" vennez ise sözleşme her iki taraf için
de hükümsüz olacaktır.
5. İptal: Hukuka aykırı bir şekilde yapılmış olan "İDARİ İŞLEMİN" iptali istenir. Yani devlet
tarafından yapılan hukuka aykırı idari işlemlerin karşılaşacakları tepki iptal müeyyidesidir. İptal
müeyyidesinde bir taraf devlettir. Örneğin: Bir kamu kurumu çalışanı haksız şekilde işten çıkartılırsa,
tayini yapılırsa bu kişiler yapılan idari işlemin iptalini mahkemeden talep ederler. Ya da bir yüksek
öğretim kurumunun yetkili kurulu bir öğrencinin hukuka aykırı biçimde sınavlara girmesine engel
olursa, belediye arsasına inşaat yapacak olan vatandaşa haksız olarak inşaat izni vermezse bunların
müeyyidesi iptaldir.
Hukukun Sistemi: Mahiyetleri ve Özellikleri itibariyle birbirinden farklı olan çok çeşitli hukuk
kurallarının bir tertibe, bir tasnife tabi tutulmasına hukukun sistemi adı verilir.
Roma Hukuku 2'ye ayrılır.
1. Özel Hukuk: Eşit şahıslar arasındaki ilişkiyi düzenler.
2. Kamu Hukuku: Devlet ile şahıs veya devlet ile başka devlet arasındaki ilişkiyi düzenler.
Bir hukuki ilişkinin kamu hukuku veya özel hukukun uygulama alanı içine girdiğini tespit edilmesinde
dikkat edilecek kriter (ölçü) devletin bu ilişkiye hangi sıfatla katıldığıdır. Yani şayet devlet bu ilişkiye
"üstün bir otorite", "kamu kudreti" sahibi olarak katılıyorsa bu ilişki kamu hukukuna dahildir.
Karaborsacılık yapan bir tüccar mesleğini yürütmekten 3 ay süreyle yasaklanmış ise, ne tür bir
müeyyide ile karşılaşmıştır?
Ceza
• Hükümsüzlüğün, yokluk, butlan ve tek taralfı bağlamazlık olmak üzere 3 türü vardır. Ayrıca butlan
da, mutlak butlan ve nisbi butlan olmak üzere ikiye ayrılır.
• Hukuk kurallarına aykırı biçimde yapılmış olan İdari İşlemler, yargı organlarınca hangi müeyyideye
tabi tutulur?
İptal
İdari makamların bireye haksız yere uyguladığı işlemler, yargı organlarınca iptal edilir.
• Alacaklının icra dairesi vasıtasıyla, bir kişinin mallarını haczetmesine ne denir?
Cebri icra
Bir kanun hükmünü yerine getirmeyenler, bu kuralı cebri icra yoluyla yerine getirmeye zorlanırlar.
ÖZET:
Hukuk kuralları maddi müeyyideli, yani uyulması zorunlu kurallardır. Hukuk kurallarına uymayanlar,
diğer sosyal kurallardan farklı olarak bir takım maddi müeyyidelerle karşılaşırlar. Bu maddi
müeyyideler bazen Ceza biçiminde. bazen cebri icra, yani zorla yaptırma biçiminde, bazen verilen
maddi veya manevi zararın ödetilmesi (tazminat) biçiminde ortaya çıkarlar. aynı şekilde, hukuk
kurallarına uymamanın sonucu, bazen yapıIan hukuki işlemlerin hükümsüzlüğü, bazen de o işlemin
ortadan kaldırılması biçiminde gerçekleşir.
Hukukun sistemi denilince, mahiyetleri ve özellikleri bakımından birbirlerinden çok farklı olan çeşitli
ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarının bir tertibe, bir düzene tabi tutulması anlaşılır. Böylece az çok
birbirine benzeyen ilişkileri düzenlemekte olan hukuk kuralları bir isim altında bir ara_ toplanmış olur.
Hukuk, birisi Kamu Hukuku, diğeri Özel Hukuk olmak üz re başlıca iki ana gruba ayrılmaktadır.
Bir şahıs ile diğer bir şahıs arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına "özel hukuk"; bir şahıs
ile Devlet, veya bir Devlet ile diğer bir Dev arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına da
"kamu hukuku" denir.


ÜNİTE3

KAMU HUKUKUNUN DALLARI
Kamu hukukunun en önemli özelliği devletin üstün durumda olmasıdır.
KAMU HUKUKU
1. Anayasa Hukuku
2. idare Hukuku
3. Ceza Hukuku
4. Yargılama Hukuku
5. Devletler Umumi Huk
6. Vergi Hukuku
7. İş Hukuku olmak üzere 7 kısma ayrılmaktadır.
1)
ANAYASA HUKUKU:
Türkiye Cumhuriyetinin 1982 tarihlidir. Bu anayasa 12 Eylül 1980 harekatından sonra oluşan
Danışma Meclisince hazırlanmıştır. Anayasaya son şeklini Milli Güvenlik Konseyi vermiştir. 7 Kasım
1982 tarihinde halk oylamasına sunulmuş ve kabul edilmiştir.
Anayasamız bir başlangıç ve buna ilaveten (bunun haricinde) 7 kısımdan oluşmaktadır. Toplam 177
asıl madde ve 16 geçici maddesi vardır.
ANAYASANIN TEMEL İLKELERİ
1. İnsan Haklarına Saygılı Devlet ilkesi
2. Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı Devlet ilkesi
3. Demokratik Devlet ilkesi
4. Laik Devlet ilkesi
5. Sosyal Devlet ilkesi
6. Hukuk Devleti ilkesi olmak üzere toplam 6 temel ilkeye dayanmaktadır.
1. insan Haklarına Saygılı Devlet İlkesi
İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi Birleşmiş Milletler Genel KurullU1da 10 Aralık 1948 tarihinde
kabul edilmiştir ve 30 maddeden oluşmaktadır.
2. Atatürk Milliyetçiliğine Bağlı Devlet İlkesi
Atatürk milliyetçiliği.ırk ,din, dil ayrımı yapmaksızın Türk vatan ve milletinin bölünmez bir bütün
olduğu, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk sayılması gerektiği temel inancına
dayanmaktadır.
Anayasamızın 66. maddesi Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür demek
suretiyle din, dil ve ırk farkı gözetmeksizin herkesi Türk saymıştır. Bu madde Atatürk milliyetçiliğinin
bir yansımasıdır.
4. Laik Devlet İlkesi
Osmanlı devleti teorik bir yapıya sahipti.
Laiklik, dinsizlik, ahlaksızlık, dine ve Allaha karşı olmak demek
Anayasanın 24. maddesinde herkes vicdan ve dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir ilkesi ile de
teminat altına alınmıştır.
5. Sosyal Devlet ilkesi
Sosyal devlet ilkesini gerçekleştirecek iki önlem vardır.
Bunlar;
1Ulusal
gelirin toplum bireyleri arasında adaletli bir biçimde dağılmasını sağlayacak mali, iktisadi
önlemleri almak (GELİRİN ADALETLİDAĞILIMI)
2Vatandaşlara
insan haysiyetine yakışır asgari bir yaşayış düzeyi sağlayabilmek için gerekli sosyal
yardım önlemlerini almak ve geliştirmek. (SOSYAL YARDIM)
Anayasamızda sosyal devlet ilkesinin gerçekleşmesini sağlamak için çeşitli ilkelere yer verilmiştir.
Örneğin ailenin korunması, topraksız çiftçilerin topraklandırılmaları, çalışanların sosyal ve ekonomik
önlemlerle korunması, adaletli bir ücret rejiminin uygulanması, herkesin sosyal güvenlik hakkına
sahip olması.
6. Hukuk Devleti İlkesi
Hukuk devleti vatandaşlara temel hak ve hürriyetleri tanıyan idarenin ve idare makamlarının hukuka
bağlılıklarını sağlayarak vatandaşlarına hukuki güvenlik sağlayan devlettir.
Hukuk devleti ilkesi için şu hususların gerçekleşmesi gerekir.
Hukuk devleti ilkesinin unsurları;
ı. Temel hak ve hürriyetler güven altında bulunmalıdır; Temel hak ve hürriyetler ancak kanunla
sınırlanabilir.
2. Kanunların ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin Anayasaya uygunluğu sağlanmalıdır; Bu görev
anayasa mahkemesine verilmiştir. Anayasa mahkemesi kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin
ve TBMM meclis içtüzüğünün anayasaya uygun olup olmadığını denetler, anayasaya aykırı
hükümlerin tamamını yada bir kısmını iptal eder.
3. İdarenin hukuka bağlılığı sağlanmalıdır. Anayasamıza göre idarenin her tür eylem ve işlemine karşı
yargı yolu açıktır. Bu hüküm ile yönetimde keyfiliği önlemek istemiştir.
1. YASAMA ORGANI
2. YÜRÜTME ORGANI
A)
CUMHURBAŞKANI
B)
BAKANLAR KURULU
3. YARGI ORGANI
1. YASAMA ORGANI: Yasama Organı TBMM'dir.
TBMM genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur. 30 yaşını doldurnuş her Türk milletvekili
seçilebilir. Seçimler 2Yılda bir yapılır.
2. YÜRÜTME ORGANI
a)
Cumhurbaşkanı;
Cumhurbaşkanı TBMM tarafından seçilir. Cumhurbaşkanı seçilecek kişilerin 40 yaşını doldurmuş
olmaları ve yüksek öğrenim yapmış olmaları gerekir. 7 yıllık bir süre için seçilir. Bir kimse iki defa
cumhurbaşkanı seçilemez.
Cumhurbaşkanı sorumsuzdur. Ancak vatana ihanet ile suçlanabilir.
Bunun haricinde suçlanamaz.
b)
Bakanlar Kurulu;
Bakanlar kurulu başbakan ve bakanlardan oluşur. Başbakan cumhurbaşkanı tarafından TBMM üyeleri
arasından atanır. Bakanlar başbakanca seçilir ve cumhurbaşkanınca atanır. Bakanlar meclis dışından
da seçilebilirler. Başbakanın meclis içinden seçilmesi gerekir.
3. YARGI ORGANI
Anayasaya göre yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Hakimler
görevlerinde bağımsızdırlar.
Hakimler azlolunamaz, kendileri istemedikçe anayasada gösterilen yaştan önce (65) emekliye
ayrılamaz, aylıklarından yoksun bırakılamaz. Mahkemelerin kurulması, görev ve yetkileri, işleyişi ve
yargılama usulleri kanunla düzenlenir.
Yargı organlarının yüksek mercileri Yargıtay, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Askeri
Yargıtay, Uyuşmazlık Mahkemesi, Sayıştay, Anayasa Mahkemesidir.
Yargı organları ile ilgili bir kuruluş da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruludur. Bu kurulun başkanı
Adalet bakanıdır. Bu kurul hakimlerin özlük işleri hakkında kesin karar verir.
2)
İDARE HUKUKU İdare terimi hukuki açıdan iki Biri idare işlerini gören teşkilat hizmeti ve
faaliyetleridir.
İDARI TEŞKİLAT
Genel idare ve mahalli idare olmak üzere iki kısımdan oluşur.
1) Genel İdare
Genel idare bütün ülkeyi kapsamakta olup merkez teşkilatı ve taşra teşkilatı olmak üzere ikiye ayrılır.
a)
Merkez Teşkilatı
Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu ve bu kurulun üyeleri en önde gelir.
b)
Taşra Teşkilatı
Ülke yönetimi iller ve ilçelere ayrılır. İl idaresinin başında vali, ilçe idaresinin başında kaymakam
bulunur. Her ilde her bakanlığın temsilcisi olarak birer müdür bulunur. (Milli Eğitim Müdürü, Sağlık
Müdürü, Sanayi ve Ticaret Müdürü gibi).
2)
Mahalli İdareler
Mahalli idareler İl özel idareleri, Belediye İdareleri ve Köy idareleri
olmak üzere üç gruptan oluşur.
Mahalli idarelerde yerinden yönetim ilkesi hakimdir. Mahalli idareler kamu hukuku hükmi (tüzel)
şahıslarıdır ve kanunla düzenlenirler. Seçmenler tarafından seçimle oluşturulur.
İl özel idaresinin organlarından olan il genel meclisi üyeleri, belediye idaresinin organları olan
belediye başkanı ve belediye meclisi üyeleri, köy idaresinin organı olan muhtarlar ve köy ihtiyar
meclisi üyeleri seçimle işbaşına gelir.
İDARİ PERSONEL
Kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri yapmak üzere atanan kişiye memur denir.
Memurların özlük işleri kanunla düzenlenir. Bununla ilgili kanun 657 sayılı devlet memurları
kanunudur.
İDARİ İŞLEMLER
İdarenin hukuki işlemleri idari işlem ve idari sözleşme olarak iki gruba ayrılır.
İdari işlem idare tarafından yapılan tek taraflı bir işlemdir. İdari işlemler de yapıcı ve belirtici olmak
üzere iki kısımda incelenir. Yapıcı işlem tüzük ve yönetmelik çıkarma, belirtici idari işlemler ise
diploma düzenleme, vergi tahakkuk ettirme gibi.
İdari sözleşmeye örnek; Maden Kanununda düzenlenen madenlerle ilgili işletme imtiyazı.
3)
CEZA HUKUKU
Suç teşkil eden eylemleri ve bu eylemlere verilecek cezaları düzenler. Ceza Hukukunun kaynağı 1926
tarihli Türk Ceza Kanunudur.
Ceza Hukukunun temel ilkesi kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesidir.
Suçlar ve cezalar mutlaka kanunla belirlenir.
SUÇUN UNSURLARI
Suç; Kanunun ceza tehdidi ile yasaklamış olduğu fiildir.
Suçun üç unsuru vardır;
1)
Kanuni Unsur (Tipiklik),
2)
Maddi Unsur (Hareket);
a)
İcra (Yapma),
b)
İhmal (Yapmama),
3)
Manevi Unsur (Kusurluluk)
a)
Kast
b)
Taksir
1)
Kanuni Unsur
Fiilin ceza kanununda yazılı olan tanıma uygun olmasıdır. Bu unsura tipiklik de denilmektedir. Bu
unsur kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin bir sonucudur.
2)
Maddi Unsur
Harekete dayanır. Maddi Unsur da kendi içerisinde ikiye ayrılır;
a)
İcra (Yapmak); Hırsızlık suçu, menkul bir malın bir yerden alınmasıyla işlendiği yani bir yapmayı
gerektirdiği için icrai
bir suçtur.
b)
İhmal (Yapmamak); Örneğin geçit bekçisinin tren yolunu kapatması, hemşirenin öldürmek istediği
hastaya ilaç vermemesi gibi.
3)
Manevi Unsur
Fiilin kusurlu bir irade tarafından yaratılmış olmasıdır ki buna kısaca kusurluluk denilmektedir.
Kusurluluk kendi içerisinde ikiye ayrılır;
a)
Kast; Kanunun suç saydığı bir eylemi bilerek ve isteyerek işlernek iradesidir. Bilmek ve istemek
kast unsurunun özetidir. Kanunu bilmek mazeret sayılmaz ilkesinin sonucudur.
b)
Taksir; Hukuka aykırı sonucu g örmek fakat istememektir. Kasttan sonucun istenmesi olması ile
ayrılır.
CEZA VE CEZA EHLİYETİ
Ceza; Suçun karşılığı olarak öngörülen müeyyidedir.
Cezanın iki amacı vardır;
1)
Suçlunun ıslahı
2)
Suç işlemeyi önlemek.
Ceza Ehliyeti; İşlenen suç nedeniyle kişinin cezalandırılıp cezalandırılmayacağını ifade eder.
Akıl maluliyetine (hastalığına) tutulmuş olan kimseye ceza verilmez. Tam ehliyetsizler; 011
yaş arası
ceza yok.
Tam olmayan ehliyetliler;
1 )
1115
yaş arası grubu kapsar
a)
1115
yaş arasındaki kişi suç işlediğini bilincinde ise ceza verilir fakat indirim yapılır.
b)
Suç işlediğinin bilincinde değilse ceza verilmez.
2)
1518
yaş arası grubuna indirimli ceza uygulanır.
Tam Ehliyetliler; 18 yaşını bitiren herkes tam ehliyetlidir. Sağır ve dilsizler bakımından tam ehliyet 24
yaşın bitirilmesi ile başlamaktadır.
4)
YARGILAMA HUKUKU
Yargı hukuk kurallarının bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından dava konusu olaya
uygulanmasıdır. Dört çeşit yargıdan bahsedilir. Türk Yargı Sistemi;
1)
Anayasa yargısı (Anayasa Mahkemesi)
2)
İdari Yargı (Danıştay)
3)
Askeri Yargı (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay)
4)
Adli Yargı (Yargıtay)
a)
Medeni Yargı
b)
Ceza Yargısı
Adli yargı, medeni yargı ve ceza yargısı olmak üzere iki kısma ayrılır.
Yargılama Hukuku da buna uygun olarak medeni yargılama hukuku ve ceza yargılama hukuku olmak
üzere ikiye ayrılır.
MEDENI YARGILAMA HUKUKU
Medeni yargı özel hukuk alanında ortaya çıkan uyuşmazlıkların mahkemece çözüme bağlanmasında
takip edilecek usul ve esasları
düzenler. Medeni Yargılama Hukuku Özel Hukuk kapsamına girer.
Medeni Yargılama Hukukunun Kaynağı 1927 tarihli Hukuk Usulü Muhakemeler Kanunudur.
1)
Hüküm Mahkemeleri
Hüküm mahkemelerine İlk derece mahkemesi de denir. Hüküm (ilk derece) mahkemeleri ikiye ayrılır;
1)
Asliye Hukuk Mahkemesi
2)
Sulh Hukuk Mahkemesi
Her ilçede bir asliye hukuk mahkemesi bulunur. Asliye hukuk mahkemeleri tek hakimlidir. Ticaret
mahkemeleri üç hakimlidir.
2)
Denetim Mahkemesi
Denetim Mahkemesi (kontrol=temyiz) Yargıtaydır. İlkderece mahkemelerini Yargıtay denetler.
Medeni Yargılama Hukuku ikiye ayrılır.
1)
Çekişmeli Yargı (Nizalı Kaza)
2)
Çekişmesiz Yargı (Nizasız Kaza)
1)
Çekişmeli Yargı: Bu yargıda iki taraf arasında uyuşmazlık vardır. Bu uyuşmazlığın çözümü için
yargıya başvurulur yani dava açılır, Örneğin bir tarla üzerinde iki kişinin aynı anda mülkiyet
iddiasında bulunması ya da karı koca arasında varolan şiddetli geçimsizlik sebebiyle mahkemeye
müracaat edilmesi.
Mahkemeye başvuran tarafa davacı,diğer tarafa (kendisine dava açılan tarafa) davalı denir.
Dava, dava dilekçesi ile açılır.
Üç çeşit dava vardır; 1)
İfa Davası, 2)
Tesbit Davası, 3)
İnşai
Dava.
2)
Çekişmesiz Yargı; Zıt menfaatlere sahip iki taraf ve bunlar arasında bir çekişme, anlaşmazlık
yoktur. Ferdi menfaatleri korumak için alınacak tedbirleri kapsar. Örneğin; Akıl hastasına vasi tayin
etme, evlat edinmeye izin alma, küçüğün kazai rüştüne karar verme, vakıfların mahkeme siciline
tescili.
CEZA YARGILAMA HUKUKU
Ceza hukuk alanında mahkemelerin uygulayacakları yöntem ve esasları belirlemektedir. Temel Kanun
i 929 tarihli Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunudur.
Medeni yargılamada davayı davacı açarken ceza yargılamasında dava savcılık tarafından açılır. Savcı
tarafından açılan bu davaya kamu davası denir. Savcı devlet adına ceza davası açar.
Ceza yargılama hukuku mahkemeleri;
1)
Sulh Ceza Mahkemesi( Tek Hakimli)
2)
Asliye Ceza Mahkemesi( Tek Hakimli)
3)
Ağır Ceza Mahkemesi( Üç Hakimli)
Denetim mahkemesi ise Yargıtay dır.
Sulh ceza mahkemesi savcı hazır olmadan davaya bakabilir.
Ancak asliye ceza mahkemesi ile ağır ceza mahkemesinde savcının hazır olması bulunması gerekir.
Mahkumiyet kararından önce kişinin hürriyetinin kısıtlanmasına tutuklama (tevkif) denir.
İCRA VE İFLAS HUKUKU
Medeni yargılama hukukunun bir parçasıdır ve onu tamamlar. Borcunu ödemeyen kişilerin mallarının
devlet organları vasıtasıyla zorla elinden alınarak satılmasını ve alacaklının alacağının ödenmesini
düzenler. Bu amaçla kendisine başvurulan organa icra dairesi denir.
İcra dairelerinin kararlarına karşı başvurulacak makama icra tetkik mercii adı verilir.
Eğer icra takibi bir mahkeme kararına dayanıyorsa buna ilamlı takip denir. icra takibi mahkeme
kararına dayanmıyorsa buna ilamsız takip denir.
İflas; Kural olarak tacirler iflas eder. İflasın açılmasıyla birlikte borçlu müflis adını alır. İflas eden
kişinin mallarının meydana getirdiği bütüne iflas masası denir.
5. DEVLETLER UMUMİ HUKUKU
Devletler ile devletlerin ve devletler ile uluslararası kuruluşların ilişkilerini düzenler. Bu hukuk dalına
milletlerarası hukuk da denir.
Bir devletin kendi ülkesindeki vatandaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuka iç hukuk, bağımsız
bir devlet ile diğer bir devletin ya da uluslararası kuruluşun ilişkilerini düzenleyen hukuka da dış
hukuk denir.
Devletler Umumi Hukukunun Kaynakları şunlardır;
1)
Antlaşmalar,
2)
Milletlerarası Teamül (Yazısız kural, davranış kuralı)
3)
İçtihatlar (Mahkeme Kararları)
4)
Doktrin (Konu ile uğraşan bilim adamlarının görüşleri)
6. VERGİ HUKUKU
Vergi Hukukunda üç ilke vardır;
1)
Genellik
2)
Adalet
3)
Kanunilik
1)
Vergide Genellik; Vatandaşlar arasında ayrım yapmaksızın herkesin vergi yükümlüsü olmasını
ifade eder.
2)
Vergide Adalet; Herkesten maddi gücüne göre vergi alınmasını ön görür.
3)
Vergide Kanunilik; Vergi ve buna benzeyen mali yükümlülüklerde
ancak kanunla korunabilmesini sağlamaktadır.
7. İş HUKUKU
İş Hukukunun Kaynağı1971 tarihli iş Kanunudur.
İş Hukukunun Konuları Şunlardır:
1. Hizmet akdi
2. Sendikalar
3. Toplu İş Sözleşmesi
4. Grev ve Lokavt
Hizmet akdi Borçlar Kanununda düzenlenmiştir. Hizmet akdinin iki unsuru vardır; İşçinin hizmet
taahhüdü+işverenin ücret taahhüdü. İşçiler ve işverenler sendika kurabilirler. Memurlar sendika
kuramaz. Sendikalar, Sendikalar Kanununda düzenlenmiştir. Sendikalar Kanunu işçi, iş veren, iş yeri,
sendika ve konfederasyonu tanımlamaktadır. İşçi; Hizmet akdine dayanarak çalışanlara denir.
İş veren; İşçi sayılan kimseleri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye veya tüzel kişiliği olmayan kamu
kuruluşlarına denir.
Sendika; İşçilerin ve iş verenlerin menfaatleri için kurdukları tüzel
kişiliğe sahip kuruluş.
Konfederasyon; Değişik iş kollarından en az beş sendikanın bir araya gelmesi suretiyle meydana
getirdikleri tüzel kişiliğe sahip üst kuruluşa denir. Sendikalar federasyon oluşturamaz. Sadece
konfederasyon oluşturabilir.
Sendikalar iş kolu esasına göre kurulur. İş yeri esasına göre sendika kurulamaz.
Toplu İş Sözleşmesi; Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununda düzenlenmiştir. Toplu iş
sözleşmesi işçi sendikası ile iş veren arasında ya da işçi sendikası ile işveren sendikası arasında
imzalanır.
Hizmet akdi ferdi anlaşma niteliğindedir. Toplu iş sözleşmesi ise statü niteliğindedir.
Grev; işçilerin topluca çalışmamalarıdır. Kanun hükümlerine uygun yapılan greve kanuni grev, kanuni
grev için aranan şartlar gerçekleşmeden yapılan greve ise kanun dışı grev denir. Siyasi amaçlı grev,
genel grev, dayanışma grevi kanun dışı grevdir. İş yeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer
direnişler hakkında kanun dışı grevin müeyyideleri uygulanır.
Lokavt; işçilerin iş veren tarafından toplu halde işten uzaklaştırılmalarıdır. Kanun hükümlerine uygun
yapılan lokavta kanuni lokavt, kanuni şartlar gerçekleşmeden yapılan lokavta kanun dışı lokavt adı
verilmektedir.
Grev ve lokavt yasağının bulunduğu işler Şunlardır:
. Can ve mal kurtarma işleri
. Cenaze ve gömme işleri
. Banka ve noterlik işleri
. itfaiye, şehir içi kara deniz ve demir yolu ile raylı taşıma hizmetlerinde
. Su, elektrik, havagazı, termik santrali besleyen linyit üretimi, doğal gaz ve petrol sondajı, petrol
kimya işlerinde
Grev ve Lokavtın yapılamayacağı iş yerleri ise şunlardır;
Hastane,
aşı ve serum imal eden yerler, klinik, senatoryum, dispanser,
eczane, prevantoryum
Eğitim
ve öğretim kurumlarında, çocuk bakım evlerinde, huzur evIerinde
Mezarlıkta
Milli
Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığınca doğrudan
işletilen yerlerde.
ÖZET:
Kamu hukuku bir üst kavram olup çeşitli dallardan oluşmaktadır. Kamu hukukunun dalları: Anayasa
Hukuku, Ceza Hukuku, Yargılama Hukuku, Devletler Umumi Hukuk, Vergi Hukuku ve iş
Hukukundan ibarettir. Anayasa Hukuk, devletin şeklini, yapısını, organlarının görev ve yetkilerini,
vatandaşların temel hak ve ödevlerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. İdare Hukuku, Devlet
idaresinin teşkilat ve işleyişini, şahısların idare ile olan ilişkilerini ve kamu hizmetlerinin görülmesini
düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Ceza Hukuku, suç teşkil eden eylem ve davranışların
nelerden ibaret bulunduğunu, suç işleyenlere ne gibi cezaların verileceğini belirleyen hukuk
kurallarından ibarettir. Yargılama Hukuku, hukuk ve ceza davalarının görülmesinde uyulacak
yöntemleri belirleyen hukuk kurallarından oluşmaktadır. Devletler Umumi Hukuku, devletlerarası
ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. Vergi Hukuku Devlet ile şahıslar arasındaki mali ilişkileri
düzenleyenhukuk
Kurallarıdır. iş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk
kurallarının tümümden meydana gelir.


ÜNİTE4

ÖZEL HUKUKUNUN DALLARI
ÖZEL HUKUKUN DALLAR
I. Medeni Hukuk
2. Ticaret Hukuku
3. Devletler Özel (Hususi) Hukuku
1MEDENİ
HUKUK
Fertlerin doğumlarından ölümlerine kadar şahsi durumlarını ve ilişkilerini düzenleyen hukuk dalıdır. Kaynağı
1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ile aynı tarihli Borçlar Kanunudur. Medeni Kanun 4 kısımdan oluşur Ayrıca
bir de başlangıç kısmı vardır.
Medeni hukuk 5'e Ayrılır
A. BORÇLAR HUKUKU
B. ŞAHSIN HUKUKU
C. AİLE HUKUK
D.MİRASHUKUKU
E. EŞYA HUKUKU
A. ŞAHSIN HUKUKU: Şahısların türlerini, ehliyetlerini, hısımlığı, ikametgahı, şahsiyetin başlangıcı ve sona
ermesi konularını düzenler.
B. AİLE HUKUKU: Aile ilişkilerini düzenler. Nişan1anma, evlenme, boşanma, vesayet, nesep, velayet, çocuğun
anne ve babasıyla olan ilişkileri
C. MİRAS HUKUKU: Mirasa ilişkin hususları düzenler. Miras bırakan kişiye MURİS denir. Kendisine miras
kalan kişiye mirasçı denir. Miras kalan malların bütününe tereke denir.
D. EŞYA HUKUKU: Şahısların eşyalar üzerindeki hak ve yetkilerini ve bundan kaynaklanan uyuşmazlıkları
düzenleyen medeni hukuk bölümüdür. Eşya hukukunun konusunu büyük çapta AYNİ HAKLAR OLUŞTURUR.
Ayni Hak; Eşya üzerinde sahibine en geniş yetkileri veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haktır. Sahibi
olduğumuz mal üzerindeki en geniş hak mülkiyet hakkıdır.
D. BORÇLAR HUKUKU: Şahıslar arasındaki borç ilişkilerini düzenler. Şahıslar arasındaki üç kaynaktan
oluşabilir.
BORÇ;
1. Hukuki İşlem, örneğin; sözleşme
2. Haksız Fiil, örneğin; adam öldürme
3. Sebepsiz Zenginleşme, vermiş olduğumuz bir şeyin sebebinin
ortadan kalkması, Örneğin; Nişanlanmanın bozulması.
Bir borç ilişkisinde, ALACAKLI+BORÇLU+EDİM den oluşur. EDİM; Borçlunun bir şeyi vermek, yapmak
yerine getirmekten kaçınmakla yükümlü olduğu husus yada şeydir.
2. TİCARET HUKUKU
Şahıslar arasındaki ticari ilişkileri düzenler.
Ticaret hukuku 5 bölümden oluşur; TİCARET HUKUKU;
A. TİCARİ İŞLETME HUKUKU
B. ŞİRKETLER HUKUKU
C. DENİZ TİCARET HUKUKU
D. SİGORTA HUKUKU
E. KIYMETLİ EVRAK HUKUKU
Ticaret kanunu 1564 maddeden meydana gelmiştir.
A. TİCARİ İşletme HUKUKU
Türk ticaret kanunu işletme_ esasına dayanmaktadır.
Ticari İşletme; Ticarethane, fabrika yada ticari şekilde işletilen diğer müesseselere ticari işletme denir.
Tacir; Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir. Tacir dışında kalan kişilere
esnaf denir.
B. ŞİRKETLER HUKUKU
Şirket (ortaklık) iktisadi bir amacı gerçekleştirmek yani kazanç elde
ederek bunu ortakları arasında dağıtmak amacıyla kurulmuş olan tüzel kişiliktir. Ticaret kanununda 4 tür şirket
düzenlenmiştir. Bunlara ilaveten kooperatifte tüzel kişilik taşır ve şirket sayılır. Kooperatif Kooperatifler
Kanununda düzenlenmiştir. Şirketler şunlardır;
ŞİRKETLER;
1. KOLLEKTİF ŞİRKET
2. KOMANDİT ŞİRKET
3. ANONİM ŞİRKET
4. LİMİTED ŞİRKET
5. KOOPERATİF
1. KOLLEKTİF ŞİRKET: Ticari bir işletmeyi bir ticaret ünvanı altında işletmek üzere gerçek kişiler arasında
kurulan ve şirket borçlarından dolayı ortaklardan hiçbirisinin sorumluluğunun sınırlandırıllmamış bulunduğu
şirkettir. KOLLEKTİF ŞİRKETTE ORTAKLAR ŞİRKETİN BORÇLARINDAN DOLAYI SINIRSIZ VE
MÜTESELSİLEN SORUMLUDURLAR.
2. KOMANDİT ŞİRKET: Ticari bir işletmeyi bir ticaret ünvanı altında işletmek üzere kurulan ve ortaklardan bir
yada birkaçının şirket alacaklılarına karşı sınırlı sorumlu, diğer ortakların ise sınırsız sorumlu bulunduğu
şirkettir. ORTAKLARDAN BİRİ YADA BİRKAÇI SINIRLI DİĞER ORTAKLAR İSE SINIRSIZ
SORUMLUDURLAR.
SINIRSIZ SORUMLU; KOMANDİTE SINIRLI SORUMLU; KOMANDİTER
3. ANONİM ŞİRKET: Bir ünvana sahip, esas sermayesi muayyen ve paylara bölünmüş olan borçlarından dolayı
da sadece malvarlığıyla sınırlı olarak sorumlu buluna' ANONİM ŞİRKET EN AZ BEŞ ORTAKLA KURULUR
SERMAYESİ EN AZ 5 MİLYAR OLMALIDIR. SERMAYE HER BİRİ EN AZ 500 TL DEĞERİNDE
PAYLARA AYRILIR. HER BİR PAYI TEMSİL ETMEK ÜZERE ÇIKARILAN BELGEYE HİSSE SE DENİ
DENİR
4. LİMİTED ŞİRKET: Bir Ticaret ünvanı altında kurulan ve ortakların sorumluluğu sınırlı olan ve şirket
sermayesi muayyen olan şirkettir. ORTAK SAYISI EN AZ 2 EN FAZLA 50 OLABİLİR. ŞİRKET
SERMAYESİ EN AZ 500.000.000 TL OLMALIDIR. LİMİTED ŞİRKETLER BANKACILIK VE
SİGORTACILlK YAPAMAZLAR.
5. KOOPERATİFLER: Ortaklarının iktisadi çıkarlarını meslek ve geçinmelerine ilişkin ihtiyaçlarını karşılıklı
yardım dayanışma ve kefalet şeklinde sağlayıp koruyan değişir sermayeli kuruluşlardır. Kooperatiflerin paylan
en az i 0.000 TL ve en fazla 500.000 TL olabilir. KOOPE RATİFLER EN AZ YEDİ KİŞİ İLE KURULUR.
3. KlYMETLİ EVRAK HUKUKU
Kıymetli Evrak; Hakkın senede bağlı olduğu ve senetsiz devredilmesinin yada ileri sürülmesinin mümkün
olmadığı senetlerdir. Kıymetli evraklar şunlardır;
1. BONO
2. POLİÇE
3. ÇEK
4. HİSSE SENETLERİ
5. TAHVİLLER
6. KONİSMENTO
7. MAKBUZ SENEDİ
8. VARANT.
BONO POLİÇE VE ÇEKE KAMBİYO SENEDİ DENİR. KIYMETLİ EVRAK DEVİR YÖNÜNDEN ÜÇE
AYRILIR; KIYMETLİ EVRAKIN DEVRİ;
1. NAMA YAZILI KIYMETLİ EVRAK
2. EMRE YAZILI KIYMETLİ EVRAK
3. HAMİLE YAZILI KIYMETLİ EVRAK
NAMA YAZILI KIYMETLİ EVRAK: Başkasının adına yazılı olan senettir.
EMRE YAZILI KIYMETLİ EVRAK: Belirli bir kimsenin veya o kimse tarafından gösterilen kişinin alacaklı
olduğu anlaşılan senetlerdir.
4. DENİZ TİCARETİ HUKUKU
Denizde gemilerle eşya ve yolcu taşıma işlerini düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.
Gemi; Tahsis edildiği gayeye uygun olarak kullanılması denizde hareket etmesi imkanına bağlı bulunan ve pek
de küçük olmayan her türlü tekneye denir.
Bayrak; Geminin bağlı olduğu devleti gösterir.
Bağlama limanı; Gemiye ait seferlerin yönetildiği limandır. Gemi Sicili; Gemilerin yazıldığı sicildir.
Donatan; Gemisini deniz ticaretinde kullanan kişiye denir. Kaptan; Gemiyi sevk ve idare eden kimseye denir.
Navlun Sözleşmesi; Deniz yoluyla eşya taşımak üzere yapılan
sözleşmeye navlun sözleşmesi denir. .
Navlun;Taşıma karşılığında ödenen ücrete denir.
5. SİGORTA HUKUKU
Sigorta ikiye ayrılır;
SİGORTA;
1. ÖZEL SİGORTALAR
2. SOSYAL SİGORTALAR
A. BAĞKUR
B.SSK
C. EMEKLİ SANDIĞI
Sosyal sigortalar mecburidir. Sigorta Poliçesi; Tarafların karşılıklı hak ve borçlarını gösteren ve
sigortacı tarafından sigorta ettirene verilen belgeye denir. Sigorta primi; Sigorta ettirenin sigortacıya ödemek
zorunda
olduğu ücrettir.
Sigorta Tazminatı; Tehlikenin gerçekleşmesi yada hasarın oluşması sonucunda sigortacının sigorta ettirene
ödeyeceği tazminattır.
3. DEVLETLER ÖZEL HUKUKU
Bir kişiyi devlete bağlayan hukuki bağa vatandaşlık ve bu kişiye de
vatandaş yada (teba) denir.
Uyrukluk iki ,Şekilde kazanılır
UYRUKLUGU KAZANMA ŞEKİLLERİ;
1. ASLİ UYRUKLUK; (DOĞUMLA KAZANILAN UYRUKLUKTUR)
2. MÜKTESEP (KAZANILMIŞ) UYRUKLUK; DOĞUMDAN BAŞKA BİR SEBEPLE VATANDAŞLIĞIN
KAZANILMASIDIR.
Örneğin bir Türk'le evlenen yabancı devlet vatandaşı kadın, Türk vatandaşlığını kazanır.
KANUNLAR İHTİLAFI (YASALAR ÇATIŞMASI): Yabancılık unsuru taşıyan ilişkilerde hangi devlet
kanununun uygulanacağını ya da uyuşmazlığın hangi devlet mahkemesinde çözümleneceğini gösterir.
ÖZET:
Özel hukuk, şahısların birbirleriyle olan ilişkilerini, yani "eşitlerarası ilişkileri" düzenleyen hukuk kurallarının
tümüdür. "Kamu Hukuku" gibi "Özel Hukuk" da bir üst kavram olup çeşitli hukuk dallarına ayrılır. Özel
hukukun dalları, Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku ve Devletler Özel Hukukundan ibarettir. Medeni Hukuk,
şahısların toplum halinde yaşaması bakımından bir hüküm ve değer arz eden bütün eylem ve davranışlarını,
işlemlerini ve ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının tümüdür. Ticaret hukuku, şahıslar arasındaki "ticari
ilişkileri" düzenleyen hukuk kurallarıdır. Devletler Özel Hukuku, çeşitli devletlere mensup bulunan, aynı
uyruklukta (tabiiyette) olmayan şahıslar arasındaki özel hukuk ilişkilerine hangi devletin kanununun
uygulanacağını ve şahıslarla şeylerin uyrukluğunu düzenleyen hukuk kurallarından oluşur.


ÜNİTE5

HUKUKUN KAYNAKLARI
1. Yazılı Kaynaklar (Asli kaynaklar) (Mevzu Hukuk = Mevzuat) a. Kanunlar
b. Kanun Hükmünde Kararnameler
c. Tüzük (Nizamname)
d. Yönetmelik (Talimatname)
2. Yazısız Kaynaklar (Tali=ikincil Kaynaklar) Örf ve adet hukuku a. Özel örfve adet hukuku (Örneğin; Paftos,
örfü belde, ticari örf ve adetler)
b. Genel örf ve adet hukuku(Örneğin ortakçılık, yarıcılık)
3. Yardımcı Kaynaklar
a. Kazai İçtihatlar
b. İlmi İçtihatlar
1. YAZILI KAYNAKLAR
A. KANUNLAR; Genel, sürekli ve soyut hukuk kurallarına kanun denir. Kanun anayasanın yetkili kıldığı organ
tarafından çıkarılır.
Kanunu çıkaran organa yasama organı denir.
KANUN TASARISI (LAYİHASI); Bakanlar kurulunun (hükümettin) meclise sunduğu kanun projesine denir.
KANUN TEKLİFİ; Milletvekillerinin meclise sunduğu kanun
projesine denir.
TBMM tarafından kabul edilen kanunları Cumhurbaşkanı 15 gün içerisinde yayımlar.
Cumhurbaşkanı yayımlanmasını uygun bulmadığı kanunları bir daha görüşülmek Üzere meclise geri gönderir.
Şayet meclis yine kabul ederse Cumhurbaşkanı yayımlamak zorundadır. CUMHURBAŞKANI BÜTÇE
KANUNLARINI GERİ GÖNDEREMEZ.
Kanunlar Başbakanlık tarafından çıkartılmakta olan resmi gazetede yayınlanır.
Kanunların hangi tarihte yürürlüğe gireceği genellikle kendi metinlerinde belirtilir. Kanun kendi metninde
yürürlük tarihini göstermemişse resmi gazetede yayınlandığı tarihten itibaren 45 gün içerisinde yürürlüğe girer.
Kanunların genel olması demek; aynı durumdaki tüm kişileri ve olayları kapsamına alması demektir.
Kanunların sürekli olması demek; yürürlüğe girdikten sonraki tüm olaylar için uygulanması demektir.
Kanunların yazılı olması demek; yazılı olmasıdır.
TBMM tarafından onaylanmış milletler arası anlaşmalarda kanun sayılır.
Kanunlar anayasaya aykırı olamaz. Buna anayasanın üstünlüğü ilkesi denir.
Kanunların anayasaya uygun olup olmadığının denetimi iki yönden yapılır. Siyasal denetim ve yargısal denetim.
Siyasal denetimi meclis, yargısal denetimi anayasa mahkemesi yapar.
C. TÜZÜKLER (NİZAMNAME)
Kanunların nasıl uygulanacağını gösterir. Danıştay incelemesinden geçirilir, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılır
ve cumhurbaşkanı tarafından imzalanır, resmi gazetede yayınlanır. Tüzüklerin iptaline ilişkin davalara Danıştay
bakar.
D. YÖNETMELİK (TALİMATNAME)
Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanun ve tüzüklerin
uygulanmasını göstermek üzere çıkardıkları kurallardır. Her yönetmelik resmi gazetede yayımlanmaz. Hangi
yönetmeliklerin yayımlanacağı kanunlarda belirtilir.
Yönetmeliğin iptali için Danıştay da dava açılır.
2. YAZISIZ KAYNAK=TALİ KAYNAK (ÖRF VE ADET HUKUKU) Yazısız hukuk kurallarıdır. Üç unsuru
vardır.
Bunlar;
1. Maddi Unsur; Devamlılık ve tekrarlanmadır. Bu nedenle MODA ÖRF ADET HUKUKU OLAMAZ
2. Manevi Unsur; Kurala duyulan genel inanıştır.
3. Hukuki Unsur; Hukuki müeyyidedir.
Hakim ilk önce kanunu uygular. Eğer kanunda hüküm ikinci olarak yoksa örf ve adeti uygular.
Örf ve adet hukuku, genel örf ve adet hukuku ve özel örf ve adet hukuku olmak üzere ikiye ayrılır.
Genel örf ve adet hukuku; ülkenin her yerinde bilinir ve uygulanır. İki örneği vardır; 1. Ortakçılık ve 2. Yarıcılık.
1. Ortakçılık; Ürün veren hayvanların bakımını bir başkasına bırakması ve buna karşılık ortakçı denilen bu
kişinin de kendisine bırakılan hayvanların sağladığı ürünlerin bir kısmını kendisinde tutmasıdır. 2. Yarıcılık;
Toprak ürününün paylaşımı.
Özel örf ve adet hukuku; Ülkenin bir yöresinde uygulanır. Örneğin Paftos; başkasına ait arazi üzerinde bağ
yetiştirme, örfü belde; başkasına ait arazi üzerinde bina yapma.
ÖZET:
Hukukun kaynakları denilince “hukuku doğuran kaynaklar" ve "hukuku bildiren kaynaklar hatıra gelir.
Hukuku doğuran kaynaklar, hukuk kurallarının nasıl ve ne suretle meydana geldiklerini, nereden çıktıklarını
ifade eder. Hukuku bildiren kaynaklar ise, hukuk kurallarının hangi şekillerde göründüklerini gösteren kaynaktır
ki bunlara "hukukun şekli kaynakları" denir.
Hukukun şekli kaynaklarını "yazılı kaynaklar" ve "yazısız kaynaklar" biçiminde bir ayırıma tabi tutarız. Bunlara
"yardımcı kaynaklar"ı da ekleyebiIiriz. Yazılı kaynaklar; kanunları kanun hükmünde kararnameler, tüzükler ve
yönetmeliklerden oluşur. Yazısız kaynağı ört ve adet (gelenek) hukuku teşkil eder. Yardımcı kaynaklar ise ilmi
içtihatlar (doktrin) ile kazai
(yargısal) içtihatlardan ibarettir.


ÜNİTE6

HAKKIN TANIMI VE TÜRLERİ
HAKKIN TANIMI VE TÜRLERİ
Hak; Hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış yetkilerdir. Hakkın mahiyetini açıklamak için ortaya atılmış
görüşler;
1. İrade Teorisi
2. Menfaat Teorisi
3. Hürriyet Teorisi
4. Karma Teori
I. KAMU HAKLARI (TEMEL HAKLAR)
A. Kişisel Haklar
B. Sosyal ve Ekonomik Haklar
C. Siyası Haklar
2. ÖZEL HAKLAR (MEDENİ HAKLAR)
A. Mahiyetlerine göre;
a. Mutlak Haklar
b. Nisbi Haklar
B. Konularına Göre;
a. Mamelek (Malvarlığı Hakları).
b. Şah,ıs Varlığı Hakları
C. Kullanımlarına göre;
a. Devredilebilen Haklar
b. Devredilemeyen Haklar
D. Gayelerine Göre;
a. Yenilik Doğuran Haklar
b. Alelade Haklar
KAMU HAKLARI (TEMEL HAKLAR): Şahıslarla devlet arasındaki ilişkiden yani kamu hukukundan doğan
haklardır.
A. Kişisel Haklar; Kişilerin maddi ve manevi varlığıyla ilgili olan haklardır. Örneğin; Kişi dokunulmazlığı, özel
hayatın gizliliği, din ve vicdan hürriyeti,düşünce hürriyeti, haberleşme hürriyeti, konut dokunulmazlığı, toplantı
ve gösteri yürüyüşü hakkı gibi.
B. Sosyal ve Ekonomik Haklar; Kişilerin sosyal ve ekonomik Faaliyetleri ile ilgili haklardır. Örneğin; Eğitim ve
öğrenim hakkı, çalışma hakkı, dinlenme hakkı, grev ve lokavt hakkı, konut hakkı, sosyal güvenlik hakkı.
C.Siyasi Haklar; Devlet yönetimine ve siyasi kuruluşlara katılmaya yönelik haklardır. Örneğin; Seçme ve
seçilme hakkı, dilekçe hakkı, siyasi parti kurma hakkı, vatandaşlık hakkı. .
Geçit Hakkı, Bir başkasının sahip olduğu gayrimenkul den geçme hakkı.
Üst Hakkı, Bir başkasının sahip olduğu gayrimenkul de inşaat yapma hakkı.
Sınırlı ayni haklar tasarruf yetkisi vermez. Kullanma yada yararlanma
yetkileri verir.
Gayrimenkul mükellefiyeti; Bir gayrimenkul malikinin bu malı dolayısıyla başkası lehine bir şey yapmaya veya
vermeye mecbur kalmasıdır.
Rehin Hakkı; Sahibine, alacağını alamadığı takdirde borçluya ait malı sattırarak paraya çevirtmek suretiyle
alacağını tahsil etme yetkisi verir. Rehin hakkı ikiye ayrılır;
1. Menkul Rehni: Menkul mallar üzerinde kurulur.
2. Gayrimenkul Rehni; İpotek, ipotekli borç senedi ve irat senedi olmak üzere üç türü vardır.
Gayrimaddi Mallar Üzerindeki Haklar;
Gayrimaddi mallar üzerinde sahiplerine tanınmış olan mutlak haklara fikri haklar denir.
Hikaye, roman, şiir,
İhtira sahibinin ya da mirasçılarının belli bir süre ile bu haktan yararlanmasına ihtira hakkı denir.
Gayrımaddi mallar arasında markalar da vardır. Örneğin; Grundig, Turyağ, Piyale....
Şahıslar Üzerindeki Mutlak Haklar;
İkiye ayrılır;
1. Kendi şahsı üzerindeki mutlak haklar; Buna şahsiyet hakkı denir,
2. Başkalarının şahsı üzerindeki mutlak haklar. Örneğin; Velayet hakkı, vesayet hakkı.
b. Nisbi Haklar; Herkese değil sadece belirli kişilere karşı ileri sürülebilen haklardır. Nisbi haklar borç
ilişkisinden doğar. Alacaklı ve borçlu arasında ileri sürülebilen haklardır. Borç ilişkisi iki kişi arasında var olan
ve taraflardan birinin diğerine karşı bir şey vermek, yapmak, ya da yapmamakla yükümlü kılan ilişkidir.
Borç üç kaynaktan doğar;
1. Hukuki İşlemler (Muameleler),
2. Haksız Fiiller,
3. Sebepsiz Zenginleşme.
ÖZET:
Hak, hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir. Her hak mutlaka bir hukuk kuralına dayandığı
gibi her hakkın mutlaka bir sahibi de vardır, sahipsiz hak olmaz. Haklar, doğdukları hukuk kurallarına göre
"kamu hakları" ve "özel haklar" şeklinde bir ayırıma uğrarlar.
Kamu hakları, kamu hukukundan doğan haklardır. Kamu haklarını kendi aralarında "kişisel haklar", "sosyal ve
ekonomik haklar" ve "siyasi haklar" olmak üzere üçe ayırırız.
Özel haklar ise, özel hukuktan doğan haklar olup, mahiyetlerine, konularına, kullanılmalarına ve nihayet
gayelerine göre çeşitli türlere ayrılırlar. Bunlar içinde en önemli ayırım :mutlak haklar" “nisbi haklar" ayırımıdır.
Mutlak haklar, herkese karşı ileri sürülebildikleri halde, nisbi haklar ancak belli bir şahsa veya şahıslara karşı
ileri sürülebilirler.


ÜNİTE7

HAKKIN KAZANILMASI VE İYİNİYET
HAKKIN KAZANILMASINDA İYİ NİYETİN ROLÜ
Subjektif Hüsnüniyet: Bir hak kazanılırken hakkın kazanılmasına engel olan bir hususun varlığı veya kazanma
için gerekli olan bir unsurun yokluğu hakkında şahısta mevcut mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir
bilgidir. Subjektif hüsnüniyet hakkın kazanılmasında ortaya çıkar. Subjektif hüsnüniyet aile hukuku, borçlar
hukuku, eşya hukuku ve miras hukukunda görülür.
Eşya Hukukundaki Subjektif Hüsnüniyet:
Kitap, otomobil, hayvanlar, saat, halı, mobilya, kömür, elektrik, hava gazi, doğal gaz menkul maldır. Menkuller
üzerindeki mülkiyet hakkının subjektif hüsnüniyet sayesinde kazanılıp kazanılamayacağı o menkul eşyanın
sahibinin elinden çıkış şekline göre belirlenir.
Sahibinin Elinden İsteği Olmadan Çıkan Menkullerde; Sahibinin elinden isteği olmadan çıkan eşya çalınmış,
kaybedilmiş, gasp olunmuş (zorla alınmış) eşyadır. Bu tür menkuller üzerinde subjektif hüsnüniyetle mülkiyet
hakkı kazanılamaz. Örneğin; Ahmet'in sınıfta unuttuğu kitabı Mehmet bulsa ve bulduğu bu kitabı Murat'a satsa,
Murat bu kitabın mülkiyetini kazanamaz. çünkü kitap sahibi Ahmet'in rızası olmadan elinden çıkmıştır.
Fakat para ve hamiline yazılı senetler sahibinin elinden isteği olmadan çıkmış olsa bile subjektif hüsnüniyetli 3.
şahıslar bunların mülkiyetini kazanırlar.
Eğer subjektif hüsnüniyetli 3. şahıslar, sahibinin elinden isteği olmadan çıkmış olan malları aleni bir arttırmadan
veya pazardan ya da bu tür eşyaların alındığı bir yerden almışsa bu halde eşya üzerindeki mülkiyet hakkını yine
iyi niyetli şahıs kazanamaz. Ancak eşyanın ilk sahibi iyi niyetli şahsın ödediği parayı kendisine vererek malını
geri isteyebilir. Buna bedel mukabili iade (bedel karşılığı geri verme) denir.
Gayrimenkuller Üzerindeki Mülkiyet Hakkının Kazanılması:
1. Arazi, 2. Tapu Siciline Daimi ve Müstakil Olmak Üzere Kaydedilen Haklar, 3. Madenler, 4. Tamamlanmış
yapıların bağımsız bölümleri gayrimenkul sayılır. Gayrimenkul üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakkın
kazanılması tapu siciline tescil ile mümkündür. Tapu sicili resmi sicildir. Tapu sicilindeki kayıtların doğru
olduğu hakkında adi bir karine mevcuttur. Gayrimenkul üzerindeki ayni haklar subjektif hüsnüniyetle
kazanılabilir.
Subjektif Hüsnüniyetin Mahiyeti: Medeni Kanunumuz herkesin subjektif hüsnüniyetli olduğunu kabul etmiştir.
Burada subjektifhüsnüniyet karine özelliği kazanmıştır.
Karine: Mevcut ve bilinen olgulardan bilinmeyen sonuçlar çıkarmaktır. Karinelerin en önemli fonksiyonu
iddiasını bir karİneye dayandıran kimseyi ispat külfetinden kurtarmasıdır.
HAKKIN KAYBEDİLMESİ;
Bir hakkın sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir.
Hak, ya bir hukuki olay (Örneğin; hak düşürücü süre, ölüm), ya bir hukuki fiil (Örneğin; Terk) ya da bir hukuki
muamele (Örneğin; otomobilin satılması yoluyla devir edilmesi) ile kaybedilir.
Hukuki Fiiller Sonucu Hakkın Kaybına Örnekler; Bir kimse eskimiş olan ayakkabısını çöplüğe atarsa yada
bakmaktan usandığı kedisini sokağa bırakırsa üzerindeki mülkiyet hakkını kaybetmiş olur. Buna terk denir.
Murisini öldüren mirasçı miras alamaz. Buna mirastan mahrumiyet
denir. Eşlerden biri zina yaparsa diğerine boşanma davası açma hakkı vardır. Fakat dava hakkına sahip eş
diğerini affederse bu hakkını kaybeder.
HAKKIN KULLANILMASINDA İYİ NİYETİN ROLÜ
Medeni Kanunun 2. maddesi gereği herkes haklarını kullanmakla ve borçlarını ifada iyi niyet kurallarına
uymakla yükümlüdür. Bu kurala objektif hüsnüniyet=objektif iyi niyet=dürüstlük kuralı denmektedir.
Emprevizyon Nazariyesi = Öngörülmezlik Teorisi; Bir sözleşme yapılmışsa bu sözleşmenin gerekleri yerine
getirilmelidir. Buna ahde vefa = söze bağlılık ilkesi denir. Fakat bazen olağanüstü şartlar ortaya çıkar ve
borçlunun edimini yerine getirmesi onun mahvolmasına sebep olur. Hakim borçlunun talebiyle sözleşmeyi
değiştirebilir yada tamamen feshedebilir. Buna Emprevizyon Nazariyesi = Öngörülmezlik Teorisi denir.
HAKKIN KORUNMASI:
Hak, Devlet eliyle yada sahibi eliyle korunabilir. Bizzat ihkakı hak yasaktır.
Hakkın Devlet Eliyle Korunması: Hak sahibinin dava açması demektir. Bir kimsenin hakkının korunması veya
elde edilmesi için devletin hareket geçmesini istemesine dava denir. Bir şahsın hakkını elde etmek veya hakkına
saygı gösterilmesini sağlamak üzere karşısındaki şahsa yönelttiği isteme talep hakkı denir. Talep hakkı sözlü
yada yazılı kullanılabilir. Telefon, mektup, noter, telgraf gibi vasıtalar da kullanılabilir talep hakkı için.
Hakkın Sahibi Eliyle Korunması: Üç şekilde gerçekleşir;
1. Meşru Müdafa,
2. Zaruret Hali,
3. Kuvvet Kullanma (Bizzat İhkakı Hak)
1. Meşru Müdafa: Bir kimsenin kendi şahsına veya malına ya da başka bir kimsenin şahsına yada malına karşı
yapılan hukuka aykırı ve halen devam eden bir saldırıyı defetmek için yaptığı ölçülü ve uygun savunmadır.
Meşru müdafaa halinde tazminat ödenmez.
ÖZET: Bir hakkın bir şahsa bağlanması ya hukuki olay veya hukuki fiil yahut da hukuki muamele yollarıyla
gerçekleşir. Haklar biri "aslen", diğeri "devren"olmak üzere başlıca iki türlü kazanılır.
Bir hakkın aslen kazanılması demek, bir kimsenin o zamana kadar hiç kimseye ait olmayan bir hakkı kendi
fiiliyle elde etmesi demektir. Bir hakkın devren kazanılması ise, bir kimsenin o hakkı o zamana kadar sahibi
bulunan şahıstan elde etmesi demektir.
Hakkın kazanılmasında "sübjektifhüsnüniyetin"
(iyiniyetin) de rolü vardır. Sübjektif hüsnüniyet, bir hak
kazınılırken hakkın kazanılmasına engel olan bir hususun varlığı veya kazanma için gerekli bir unsurun yokluğu
hakkında şahısta mevcut, mazur görülebilen bir bilgisizlik veya yanlış bir bilgidir. Hakkın kaybedilmesi, bir
hakkın sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir. Hakkın kazanılmasında olduğu gibi,
kaybedilmesinde de hukuki olaylar, hukuki fiiller ve hukuki muameleler rol oynar.
Bir hakka sahip bulunan kimse, bu hakkını nasıl kullanacaktır? Anayasamız ve Medeni Kanunumuz bu konuda
özel hükümler koymuşlardır. Ancak, bir hakkın nasıl kullanılması gerektiği yolunda Medeni Kanunumuz genel
bir kural getirmiştir ki, bu kurala "objektif hüsniniyet" veya "dürüstlük kuralı" diyoruz. .
Objektif hüsnüniyet (iyiniyet) kuralı, bir hak sahibinin hakkını kullanırken' veya bir borçlunun borcunu yerine
getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuslu, aklı başında,davranışının sonucunu bilen, orta
zekalı her insanın benzer olaylarda takip edecek olduğu yolda hareket etmesi demektir. Bir hak, sahibi tarafından
iyiye kullanıldığı sürece hukuk düzeni tarafından korunur. Hak sahibi hakkını kötüye kullanırsa, hukuk düzeni
onu korumaz.
Hakkın kötüye kullanılması demek, bir hakkın objektif hüsnüniyet kurallarına apaçık derecede aykırı surette ve
özellikle amacı dışında kullanılmış olması ve bundan da başkalarının zarar görmüş veya zarar görme tehlikesiyle
karşılaşmış bulunmaları demektir.
Hakkın korunması modern hukuk sistemlerinde devlet eliyle olmaktadır. Hak sahibi hakkının devlet eliyle
korunması için dava açar. istisnai olarak haklar bazen bizzat sahipleri tarafından da korunur. Örneğin meşru
müdafaa ve zaruret halinde durum böyledir.
Hakkın korunmasında ispat sorunu da önem arzeder. Acaba bir davada iddiaları kim ispat edecektir? Buna "ispat
yükü” denir. Medeni Kanunumuz aksi belirtilmedikçe taraflardan her birinin kendi iddiasını ispatla yükümlü
olduğunu belirtmiştir Ancak, iddiasını kanuni bir karineye dayandıran kişiler yükünden kurtulur.


ÜNİTE8

KİŞİ, KİŞİ TÜRLERİ VE GERÇEK KİŞİ
Şahıs terimi haklara ve borçlara sahip olabilen yani haklan ve borçlan bulunabilen varlıkları ifade eder. Bu
nedenle şahıs terimi ile hak ehliyeti aynı anlama gelmektedir. İnsanlar, insan toplulukları ve mal toplulukları da
şahıs olarak kabul edilmektedir.
Dar anlamda şahsiyet hak ehliyetini ifade eder. Geniş anlamda şahsiyet ise hak ehliyetini, fiil ehliyetini, şahsi
halleri ve şahsiyet haklarını içine alır.
Şahsi haller bir şahsı diğer şahıslardan ayıran ve hukuk düzeninin kendilerine birtakım sonuçlar bağladığı
niteliklerdir. Örneğin; şahsın cinsiyeti, sahih (düzgün) n ili nesepli olması, küçük, reşit veya mahcur bulunması,
evli, bekar, dul veya boşanmış olması hep birer şahsi haldir.
Şahıslar hakiki şahıslar ve hükmi şahıslar olmak üzere ikiye ayrılır
HAKİKİ ŞAHISLAR (KİŞİLER)
Hakiki şahıslar insanlardır. Hayvanlar ve bitkiler şahıs değildir.
HÜKMİ ŞAHISLAR
Belirli gayelerin gerçekleştirilebilmesi için bir kısım insanların bir araya gelmeleri, faaliyetlerini ve mallarını bu
gayeye tahsis etmeleri gerekir. İşte böylece kendisini meydana getiren insanlardan ayrı ve bağımsız 'varlıklar
ortaya çıkar. Bunlara hükmi şahıslar (tüzel kişiler) denir.
HAKİKİ ŞAHISLARIN EHLİYETLERİ
Hak Ehliyeti: (Medeni haklardan yararlanma ehliyeti) ve fiil ehliyeti (medeni hakları kullanma ehliyeti) olmak
üzere başlıca iki ehliyet vardı]
1. HAK EHLİYETİ
Hak ehliyeti hak ve borç sahibi olabilme yani hakların ve borçlanı sujesi (öznesi) olabilme iktidarıdır. Hak
ehliyeti ile şahıs kavramları ayn anlama gelmektedir. Hak ehliyeti pasiftir. Yani bir kimsenin hak ehliyetin( sahip
olabilmesi için bir şey yapmasına gerek yoktur. Hakiki şahısla bakımından sadece.doğmuş olmak hak ehliyetine
sahip olmak için yeterlidir. Sağ doğması şartıyla cenin dahi hak ehliyetine sahiptir. Hak ehliyet hakiki şahıslarda
doğumla kazanılır.
Hak ehliyeti ile ilgili iki temel ilke vardır. Bunlar genellik ve eşitlik ilkeleridir.
Genellik İlkesi: Her şahsın medeni haklardan istifade etmesidir. Bunun için şahıs olmak gerekir. Şahıs olabilmek
yani hak ehliyeti kazanabilmenin şartı;
Hakiki
şahıslarda sağ olarak doğmuş olmak
Hükmi
şahıslarda ise kanunun öngördüğü şekilde kurulmuş olmak yani şahsiyet kazanmış
Eşitlik ilkesi; Hak ehliyetine sahip olan şahıslar arasında bir ayrım yapılmamasıdır.
Genellik ve eşitli eri sadece medeni haklar bakımından söz konusudur. Kamu hakları alanında bu uygulanmaz.
Örneğin; seçme ve seçilme hakları, memur olma hakkı gibi kamu haklarından herkes yararlanamaz. Bunlardan
faydalanmak için Türk vatandaşı olmak gerekir.
Örneğin; Seçilme hakkına sahip olabilmek için 30, seçme hakkına sahip olabilmek için ise 18 yaşını bitirmiş
olmak gerekir.
2. FİİL EHLİYETİ
Fiil ehliyeti bir şahsın kendi muameleleriyle lehine haklar aleyhine ise borçlar yaratabilme ehliyetidir. Medeni
kanun fiil ehliyeti terimine yer vermiş değildir. Fiil ehliyetine herkes değil ancak kanunun aradığı bazı şartları
haiz bulunan şahıslar sahiptirler. Fiil ehliyeti aktif bir ehli yettir.
Fiil Ehliyetinin Şartları
Fiil ehliyetinin olumlu ve olumsuz olmak üzere iki şartı vardır.
1. Olumlu Şartlar: a) Mümeyyiz olmak (temyiz kudretine sahip olmak), b) Reşit olmak
2. Olumsuz Şart; Mahcur (kısıtlı) olmamak.
Kazai Rüşt: Şartları şunlardır;
ı. Reşit kılınacak kişi I5 yaşını bitirmiş olmalıdır.
2. Küçüğün İsteği; Reşit kılınacak küçük reşit kılınmayı istemelidir. Kazai
rüşte karar verilmesi isteminde
bulunma şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Bu nedenle istek küçükten gelmelidir.
3. Ana ve babanın muvaffakatı
4. Vasinin Dinlenmesi; Eğer küçük velayet altında değil de vesayet altında ise bu hiilde vasinin mahkeme
tarafından dinlenmesi gerekir. Burada vasinin muvaffakatı (onayı) alınmamaktadır.
5. Küçüğün menfaatinin bulunması Kazai
rüşte küçüğün ikametgahının bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk
Mahkemesi Karar verir. Yani kazanılan rüşt geri alınamaz. Kazai
rüştüne karar verilen fakat evlenme çağına
gelmeyen evlenme rüştünü kazanamaz.
2. Olumsuz Şart (MahcurKısıtlı
Olmamak)
Mahcur olmak, hacir altına alınmış olmak demektir. Hacir sebepler şunlardır;
ı. Akıl Hastalığı
2. Akıl Zayıflığı
3. İsraf
4. Ayyaşlık
5. Suihal (Sui=Kötü, suihal=kötü durum)
6. Suiidare (kötü idare)
7. Bir sene yada daha fazla müddetle hürriyet i ortadan kaldıra cezaya mahkum olma
8. Aciz olan kimsenin talebi (ihtiyari hacir)
Bu sebeplerden dolayı hacredilmiş (kısıtlanmış) ve kendisine b vasi tayin edilmiş olan kimseye mahcur (kısıtlı)
denir.
HUKUKİ MUAMELE EHLİYETİ
Hukuki muameleler tek taraflı ve çok taraflı hukuki muameleler
olmak üzere ikiye ayrılır.
Tek taraflı Hukuki Muamele: Sadece bir tarafın irade açıklama sıyla meydana gelir. Örneğin; Vasiyet, Vakıf
Kurma
Çok taraflı Hukuki Muamele: Birden fazla şahsın irade açıklamasıyla meydana gelir. En önemlisi sözleşmelerdir.
Örneğin bedel (semen) karşılığında bir malın mülkiyetini kesin surette karşı tarafa devredilmesi taahhüdünü
içeren satım sözleşmesi, bir eşyanın kullanma hakkının bir bedel karşılığında belli bir süre için karşı tarafa
devredilmesi taahhüdünü içeren kira sözleşmesi.
Hukuki muamele yapabilme iktidarına sözleşme ehliyeti denir ve bu da fiil ehliyetine dahildir.
Haksız fiillerden sorumlu olma ehliyeti de fiil ehliyetine dahildir.
Dava Ehliveti: Bir şahsın mahkemede usul hukukuna ait işlemleri (muameleleri) tek başına yapabilme
ehliyetidir. Dava ehliyeti taraf ehliyeti demek değildir.
Fiil ehliyetine sahip olup olmamalarına göre hakiki şahıslar dörde ayrılır.
1. Tam ehliyetliler
2. Sınırlı ehliyetliler.
3. Sınırlı ehliyetsizler
4. Tam ehliyetsizler
1. Tam ehlivetliler: Mümeyyiz ve reşit olan aynı zamanda mahcur (kısıtlı) olmayan tüm şahıslardır.
2. Sımrlı Ehliyetliler: Bunlar a) Evli Kadınlar, b) Kendilerine kanuni müşavir atanmış olanlardır. Kendilerine
kanuni müşavir atanmış olanlar şu işlemleri kanuni müşavirlerinin onayı olmadan yapamazlar; Dava açma ve
sulh, gayrimenkulün alım ve satımı ve onlar üzerinde rehin ve sair ayni bir hak kurma, kıymetli evrak alım satım
ve rehni, alelade idare ihtiyaçları dışında inşaat, ödünç verme ve alma, sermayeyi almak, bağışlama, kambiyo
taahhütleri altına girmek, kefalet.
3. Sınırlı Ehliyetsizler: Bunlar a) Mümeyyiz Küçükler b) Mümeyyiz Mahcurlardır. Sınırlı ehliyetsizler
kendilerini borç altına sokan muameleleri (satım, kira, istisna, hizmet sözleşmeleri gibi) bizzat yapamazlar. Bu
tür işlemlerin kanuni mümessilleri tarafından yapılması gerekir. Kanuni mümessiller ise veli ve vasilerdir. Sınırlı
ehliyetsizler bu tür muameleleri kanuni mümessillerinin rızası ile yapabilirler. Verilen rızaya izin, hukuki
muameleden sonra açıklanan rızaya ise icazet denir. Sınırlı ehliyetsizler kendilerini borç altına sokan hukuki
muameleleri .
kanuni mümessillerinin izni olmadan yaparlarsa bu muameleler tek taraflı bağlamazlık müeyyidesine tabi
olurlar. Bu tür muamelelerin sınırlı ehliyetsizi bağlayabilmesi için kanuni mümessilin sonradan rızasını
açıklaması yani icazet vermesi gerekir. Kanuni mümessil icazet vermezse yapılan muamele hükümsüz olur ve iki
tarafı da bağlamaz. Bu durumda taraflar aldıklarını birbirlerine geri verirler.
Sınırlı ehliyetsizler kendilerini borç altına sokmayan ve kendilerine sadece menfaat sağlayan muameleleri
(örneğin ivazsız iktisap= karşılıksız kazanma) tek başlarına yapabilirler. Bu durumda kanuni mümessilin izin ya
da icazetine gerek yoktur. Örneğin sınırlı ehliyetsize bir kimsenin bir şeyi bağışlaması.
Sınırlı ehliyetsizler yönetimi kendilerine bırakılmış mallar ile ilgili hukuki muameleleri de tek başlarına
yapabilirler.
Sınırlı ehliyetsizler bazı muameleleri (kanuni mümessilleri rıza gösterse bile) kesinlikle yapamazlar. Bunlara
yasak muameleler denir. Yasak muameleler batıldır. Yasak muameleler şunlardır;
1. Bağışlama
2. Vakıf Kurma
3. Kefalet
4. Tam ehliyetsizler: Bunların fiil ehliyetleri hiç yoktur. Gayrımümeyyizler tam ehliyetsizdir. Kanuni
mümessillerinin izin yada icazeti olsa bile bunların yaptıkları bütün işlemler geçersizdir. Tam ehliyetsizlerin
haksız fiillerden sorumlu olma ehliyeti yoktur. Bunun istisnası kusur sorumluluk halleri ve hakkaniyettir.
Hakkaniyete örnek; zengin bir akıl hastasının fakir bir köylünün harmanını yakması.
Temyiz kudretinden devamlı olarak değil de geçici olarak yoksun olan kişiler haksız fiillerinden dolayı
sorumludurlar. Ancak bu kişiler temyiz kudretini ortadan kaldıran hale kendi kusurlarıyla düşmediklerini
ispatlarlarsa sorumluluktan kurtulurlar. Örneğin; Kendi isteği ile içki içmiş bir kimse verdiği zarardan dolayı
sorumludur. Fakat arkadaşları eğer onun haberi olmadan meyve suyuna içki karıştırmışlarsa bu halde sorumlu
değildir.
ÖZET:Hukukta şahıs terimi, haklara ve borçlara sahip olabilen, yani hakları ve borçları bulunabilen varlıkları
ifade eder. Başka bir söyleyişle, hak sahibi, borç sahibi olabilen varlıklar hukuk açısından birer "şahıs':tır. Hukuk
düzeni biri "hakiki şahıs", diğeri "hükmi şahıs" olmak üzere. iki türlü şahıs kabul etmektedir. Hakiki şahıslar
sadece insanlardan ibarettir" Hükmi şahıslar ise, belli bir amacı gerçekleştirmek üzere kurulmuş ve hukuk
düzeninin aradığı şartlara sahip bulunan "şahıs toplulukları" ile "mal toplulukları"dır.
Hakiki şahsiyet, çocuğun sağ olarak tamamen doğduğu anda başlar; çocuk ölü doğarsa şahsiyet kazanamaz.
Ancak, kendisine gebe kalınan ve doğumu beklenilmekte olan çocuk (cenin) da, sağ doğmak şartıyla kendisine
gebe kalındığı andan itibaren hak ve borç 'sahibi olabilir.
Hakiki şahsiyet biri "ölüm", diğeri "gaiplik" olmak üzere iki halde sona erer. Gaipliğe, bir kimsenin ölümüne
muhtemel gözle bakılacak bir olayda kaybolması veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamaması
halinde, ilgililerin talebi üzerine mahkemece karar verilir.


ÜNİTE9

KİŞİLİĞİN KORUNMASI VE TÜZEL KİŞİLİK
Dar Anlamda Şahsiyet = Hak Ehliyeti = Şahıs anlamına gelmekte
Geniş Anlamda Şahsiyet = Fiil Ehliyeti + Şahsi Haller + Şahsi Haklarından oluşur.
Şahsiyet hakları mutlak haklardandır. Yani herkese karşı ileri sürülebilir.
Şahsiyet hakları aynı zamanda şahsa bağlı haklardandır.
Şahsiyet Hakları bir Hakkın:
1. Maddi Bütünlüğü
2. Manevi Bütünlüğü
3. İktisadi bütünlüğü üzerindeki haklardır. Bu haklar üzerindeki şahsiyet hakları mutlak haklardandır.
1. Maddi Bütünlük Üzerindeki Mutlak Haklar:
2. Manevi Bütünlük Üzerindeki Mutlak Haklar:
Bu haklar arasında örneğin; insanın şeref ve haysiyeti, ismi, resmi, hürriyetleri, sırları, inançları gibi haklardır.
Bir kimsenin mektuplarının okunması, telefon görüşmelerinin dinlenmesi şahsiyet hakkına tecavüzdür.
3. İktisadi Bütünlük Üzerindeki Haklar:
İktisadi bütünlükten maksat bir kimsenin iktisadi hayata serbestçe katılabilmesidir.
Şahsiyet hakları tecavüze uğradığı zaman iki şekilde koruma yapılabilir.
1. ŞAHSİYETİN DAHİLEN KORUNMASI:
Şahsiyet hakkının bizzat sahibine (insanın kendi kendisine karşı) karşı korunması demektir. ..
Medeni Kanunun 23. maddesinde yer alan "Kimse medeni haklardan.ve onları kullanmaktan kısmen de olsa
feragat edemez." maddesi ile şahsiyet dahilen korunmaktadır. Yani hiç kimse hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen
dahi feragat edemez. Bir kimse hiçbir zaman evlenmeyeceğini, hiçbir zaman menkul ve gayrimenkul mallara
malik olamayacağını, hiç kimsenin mirasçısı olmayacağını vaad edemez. Bu vaadlerle hak ehliyeti kısıtlanmış
olur.
Bir kimse başkalarıyla sözleşme yapmayacağını, bir derneğe üye olarak giremeyeceğini, mal varlığı üzerinde
tasarrufta bulunmayacağını, bir kimseye karşı hiçbir zaman dava açamayacağını vaat edemez. Çünkü böyle
yaparsa fiil ehliyeti kısıtlanmış olur.
Hiç kimse hürriyetlerinden vazgeçemez, feragat edemez. Eğer hürriyetten vazgeçilirse kişi köle durumuna
geçmiş olur. Bir kimse asla bir siyasi partiye girmeyeceğini, belli bir konuda asla yazı yazmayacağını, belli bir
mesleği asla yapmayacağını, belli bir yerden asla alışveriş yapmayacağını taahhüt edemez. Çünkü bunlar
hürriyetten vazgeçmek olur.
Ancak hürriyetler de sınırsız olarak kullanılamaz. Bu nedenle hürriyetlerden vazgeçmek yasaktır ama hürriyetler
sınırlanabilir. Hürriyetler, kanuna ve ahlaka aykırı olmamak kaydıyla sınırlanabilir. Örneğin; bir kimse işçi
olarak bir yerde çalışıyorsa, evlenmişse bazı hürriyetleri sınırlanmıştır. Hürriyetler ahlaka ve kanuna aykırı
olmamak kaydıyla sınırlanmışsa bu geçerlidir. Ancak aykırı ise bu sınırlama batıl yani hükümsüzdür.
İnsanın kendi isteğiyle organlarını bağışlaması şahsiyet hakkına tecavüz değildir ve bu dahilen koruma
kapsamına girmez.
2. ŞAHSİYETİN HARİCEN KORUNMASI:
Şahsiyetin dışarıdan yani başkalarından gelecek saldırılara karşı korunmasına şahsiyetin haricen korunması
denir.
Şahsiyet hakkını dışa karşı koruyan 4 dava vardır. Bunlar;
a. Tespit Davası: Sona eren ama etkisi devam eden bir tecavüz varsa bu dava açılabilir. Bu dava sonunda ayrıca
karar yayınlanabilir.
Eğer saldırı halen devam ediyorsa bu dava açılabilir. Bu davanın amacı devam eden saldırıya son verebilmektir.
Örneğin; bir kimse bir fotoğrafçının kendisinin izni olmadığı halde resmini dükkanın vitrininde reklam olarak
sergilediğini veya herhangi bir şahsın kendisini şahsiyet hakkına tecavüz oluşturan bir el ilanı dağıtmakta
olduğunu görürse bu davayı açabilir. Çünkü tecavüz devam etmektedir ve önlenmesi gerekir.
c. Önleme Davası:
Halen mevcut olmayan ama yakın bir zamanda gerçekleşeceği anlaşılan saldırı tehlikesine karşı bu dava
açılabilir. Burada saldın henüz başlamamıştır ama başlama tehlikesi ve ihtimali vardır. Örneğin; bir dergi, pek
yakında bir devlet adamının özel hayatıyla ilgili açıklamalarda bulunacağını, resimler yayınlanacağını ilan ederse
bu devlet adamı önleme davası açabilir.
Kısaca; Tespit Davası; sona eren ama etkisi hala devam eden bir tecavüz hakkında, .
Men Davası; halen devam eden bir saldırı hakkında,
Önleme Davası; henüz olmayan ama yakın zamanda gerçekleşme ihtimali bulunan saldırı hakkında açılabilir.
Her üç davanın da açılabilmesi içir yapılan saldırıların hukuka aykırı olması gerekir. Her üç davada da kusur
şartı aranmamıştır. Yani tecavüzde bulunan kişinin kusurlu olmasına gerek yoktur.
Bazı durumlarda saldırı haksız saldırı sayılmamaktadır. Eğer saldırı;
1. Saldırıya Uğrayanın Rızası,
2. Üstün Nitelikte Kamu Yararı
3. Meşru Müdafaa
4. Bir Emrin İcrası hallerinde yapılmışsa saldırı olmaz.
d. Tazminat Davası
Tazminat davası da maddi ve manevi tazminat davası olmak üzere iki türlüdür;
1. Maddi Tazminat Davası: Saldırıya uğrayanın maddi zararları için açılan davadır, Bu maddi zarar ise aktifte
azalma ya da pasifte çoğalma şeklinde ortaya çıkabilir. Bu davayı açabilmek için saldırıda bulunan kimsenin
kusurlu olması gerekir,
2. Manevi Tazminat Davası: Bu dava içinde saldırıda bulunan kusurlu olmalıdır. Hakim manevi tazminat için her
zaman paraya hükmetmez. Para dışında saldırıda bulunan kimsenin diğerine "tarziye vermesine (ondan özür
dilemesine)", "yazdıklarını tekzip etmesine (yalanlamasına)" de karar verebilir.
Tespit, önleme ve men davalarında kusur aranmazken maddi ve manevi tazminat davalarında kusur
aranmaktadır.
Kamu İdareleri: Devlet, vilayet, il özel idaresi, belediyeler, köyler şahıs topluluğu niteliğindeki kamu hukuku
hükmi şahıslarıdır.
Kamu Kurumları: Üniversiteler, hastaneler, TRT mal topluluğu niteliğindeki kamu hukuku hükmi şahıslarıdır.
b. Özel Hukuk Hükmi Şahısları:
Özel hukuka tabi olan hükmi şahıslardır. Bu hükmi şahıslar diğer şahıslarla olan ilişkilerinde eşit durumdadırlar.
Özel hukuk hükmi şahısları kanunla değil, şahısların iradeleri ile kurulurlar ve yine kendi iradeleri ile
feshedilebilirler.
Özel hukuk hükmi şahısları kazanç paylaşmak amacı güden hükmi şahıslar ve kazanç paylaşmak amacı
gütmeyen hükmi şahıslar şeklinde ikiye ayrılır.
Kazanç sağlamak amacı gütmeyen hükmi şahıslara ise dernek denir. Vakıflar da kazanç sağlamazlar
HÜKMI ŞAHSİYETİN BAŞLANGICI
Hükmi şahsiyetin ne zaman başladığını belirleyen sistemler vardır.
Bunlar:
1. Serbest Kuruluş Sistemi:
Şahsiyet kazanmak için kurucularının sadece irade açıklaması yeterli olur. İrade açıklaması dışında şahsiyet
kazanmak için başka bir resmi işleme ya da devletten izin almaya gerek yoktur.
2. İzin Sistemi(Ruhsat Sistemi):
Hükmi şahsın doğabilmesi yani şahsiyet kazanabilmesi için devletten izin almak gerekir. Hükmi şahsiyetin
başlangıcı iznin verildiği andır.
3. Tescil Sistemi:
Hükmi şahsiyetin doğabilmesi için resmi bir sicile tescil edilmiş olması gerekir. Hükmi şahsiyetin başlangıç anı
resmi sicile tescil anıdır
Türkiye'de her üç sistem de bir arada kullanılmaktadır. Başlı başını sistemlerden biri kabul edilmiş değildir.
Serbest kuruluş sistemi dernekler bakımından geçerlidir.
İzin sistemi ise uluslar arası derneklerin kurulmasında ya da bu derneklerin Türkiye'de şube açmalarında söz
konusu olur. Bu izni Bakanla] Kurulu verir.
Tescil sistemi ise vakıflar ile şirketler) kurulmasında i bulunduğu yerdeki asli ve komandit şirketler ise
şahsiyetlerini kazanırlar.
Hükmi şahısların da hak ehliyetleri vardır.
Hükmi şahısların fiil ehliyetleri ise kanuna ve tüzüklere göre lüzumlu: organlara sahip oldukları andan itibaren
başlar. Hükmi şahısların fii ehliyetini kullanabilmeleri için bazı organlara sahip olmaları gerekir Organlar hükmi
şahsın temsilcisi değildir.
İki türlü organ vardır;
1. Kanuni Organlar:
Kanundan dolayı hükmi şahsın mutlaka sahip olması gereken organlardır. Örneğin; demeklerde kanuni organlar;
yönetim kurulu, genel kurul ve denetleme kuruludur. Vakıfların sadece yönetim kurulu vardır, genel kurulu
yoktur.
ÖZET:
Gerek hakiki, gerek hükmi şahıslar bakımından başlıca iki ehliyet söz konusudur. Bunlardan biri "hak ehliyeti"
(medeni haklardan yararlanma ehliyeti), diğeri ise "fiil ehliyeti" (medeni hakları kullanma ehliyetidir.
Hak ehliyeti, bir kimsenin hak ve borç sahibi olabilme, yani hakların ve borçların sahibi olabilme iktidarıdır. Hak
ve borç sahibi olabilme iktidarına sahip bulunan varlıklar hukukta "şahıs" sayıldıklarına göre, hak ehliyeti ile
şahıs kavramları aynı anlama gelmektedir. Hak ehliyetinden hiçbir ayırım gözetilmeksizin herkes yararlanır.
Haklara ve borçlara sahip olma ehliyeti bakımından şahıslar arasında genellik ve eşitlik ilkesi geçerlidir.
Fiil ehliyeti ise, bir kimsenin bizzat kendi fiil ve muameleleriyle kendi lehine haklar, aleyhine borçlar
yaratabilme iktidarıdır. FiiI ehliyetinin ikisi olumlu, biri olumsuz olmak üzere başlıca üç şartı vardır ki, bunlar da
"mümeyyiz olmak", "reşit olmak" ve "mahcur (kısıtlı) olmamak"tır. FiiI ehliyetinin içeriğine, hukuki muamele
ehliyeti, haksız fiillerden sorumlu olma ehliyeti ve dava ehliyeti dahildir.


ÜNİTE 10

HISIMLIK VE iKAMETGAH
HISIMLlK: Hısımlık, hakiki şahıslar arasında kan ve akdi bir bağ dolayısıyla meydana gelen yakınlık ilişkisidir.
TÜRLERİ: İki grupta toplanmaktadır.
a. Kan Hısımlığı: Bir kimse ile onun kendilerine kan bağıyla bağıl bulunduğu kimseler arasındaki hısımlıktır.
İkiye ayrılır:
A) USUL FÜRU
Hısımlığı: Birbirlerinin sulbünden veya sadrından gelen, yani birbirlerinden türeyen,şahıslar
arasındaki hısımlıktır. Bu tür hısımlığa "düz çizgi hısımlığıda denir.
B) Civar Hısımlığı: Birbirinin sulbünden gelmeyip de ortak bir sulbden gelenler arasındaki hısımlıktır.
Kan hısımlığının derecesi nesillerin adedi ile belli olur.
b. Akdi Hısımlık: Kan bağından doğmayıp da bir sözleşmeden ileri gelen hısımlıktır. iki grupta incelenir:
A) Sıhri Hısımlık: Evlenme akdi dolayısıyla meydana gelen hısımlıktır. Karının anası, babası, kardeşleri, kardeş
çocukları; büyük ana ve babaları ile kocas sıhri hısımdır. Bu Hısımlığa; kayın hısımlığı da denir.
B) Suni Hısımlılık: Evlat edinme akdi dolayısıyla meydana gelen hısımlıktır.
İKAMETGAH:
Şahısların, ülkenin belli bir yerinde oturduğu ve iş ilişkilerinin toplandığı yer ikametgahları olmaktadır.
TÜRLERİ: İkametgahın üç türü vardır.
a. iradi ikametgah: Bir kimsenin kendi isteği ile seçebileceği ikametgahtır. Bir yerin ikametgah sayılabilmesi
için, her şeyden önce şahsın o yerde oturması ve ayrıca bunun yerleşme niyetiyle olması gerekir.
b. itibari İkametgah: iradi bir ikametgahı bulunmayan şahıslar hakkında söz konusu olur.
c. Kanuni ikametgah: Bazı şahıslar hakkında bizzat kanunun tayin ettiği ikametgahtır. Kanuni ikametgahı olan
şahıslar evli kadınlar, küçükler ve vesayet altındakilerdir.
İKAMETGAHIN TABİ OLDUĞU İLKELER
1. ikametgahın gerekliliği: Herkesin mutlaka bir ikametgahının bulunması gerekir.
2. ikametgahın tekliği ilkesi: Herkesin ancak bir tek ikametgahı bulunabilir.
1.Aşağıdaki hısımlık türlerinden hangisi bir sözleşmeden doğar?
A) Usul hısımlığı B) Füru hısımlığı C) Sıhri hısımlık
D) Kan hısımlığı E) Civar hısımlığı
Cevap: Sıhri hısımlık, evlilik akdinden kaynaklanır. Bu tür hısımlığa "kayın hısımlığı" da denir.
2. Bir kimsenin bizzat kendi isteği ile seçtiği bir İkametgahı yoksa, kanunun ona bir ikametgah tayin eder. Buna
İtibarı ikametgah denir." Bu durum İkametgahın hangi özelliğini gösterir?
A) Gerekliliğini B) Tekliğini C) Kanuniliğini
D) Devamlılığını E) Merkezliğini
Cevap: "ikametgahın gerekliği" ilkesi her şahsın bir ikametgahının bulunması sonucunu yaratır.
3.Henüz reşit olmamış çocukların İkametgahı neresidir.
A) Doğmuş oldukları yer
B) Nüfusa kayıtlı bulundukları yer
c) Vasilerinin ikametgahlarının bulunduğu yer
D) iradeleriyle seçtikleri yer
E) Velilerinin ikametgahlarının bulunduğu yer
Cevap: Reşit bulunmayan çocukların ikametgahları, velayetleri altındaki ana babalarının ikametgahlarıdır.
4. Vesayet altındaki kişilerin ikametgahı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yerleşmek niyeti ile oturdukları yer
B) Vesayet makamının bulunduğu yer
C) Velilerinin ikametgahı
D) Fiilen oturdukları yer
E) Hiçbiri
Cevap: Vesayet altındaki kişilerin ikametgahı vesayet makamının bulunduğu yer sayılmaktadır.
5. Bir evlenme akdi nedeniyle meydana gelen hısımlığa ne denir?
A) Kan Hısımlığı B) Sıhri Hısımlık c) Civar Hısımlığı
D) Usul Füru
Hısımlığı E) Suni Hısımlık .
Cevap: B
ÖZET:
Hısımlık sadece hakiki şahıslarla ilgili bir kurumdur, hükmi şahıslarda hısımiık söz konusu olmaz.
Hısımlık, şahıslar arasında kan veya akdi bir bağ dolayısıyla meydana gelen yakınlık ilişkisidir. Hısımlığın miras
hukuku, aile hukuku, yargılama hukuku gibi hukuk dallarında önemi vardır. Hısımlık yakınlık ilişkisini doğuran
bağa göre biri "kan hısımlığı", diğeri "akdi hısımlık" olmak üzere başlıca ikiye ayrılır. Kan hısımlığı, Usulfüru"
ve "civar hısımlığı"ndan oluşur. UsulFüru
hısımlığı, biribirinden üreyen şahıslar arasındaki, civar hısımlığı ise
ortak bir asıldan üremiş olan şahıslar arasındaki yakınlıktır. Kan hısımlığında derece, doğum adedine göre tespit
edilir. Akdi hısımlık ise, "sıhri hısımlık" ve "suni hısımlıktan” ibarettir.Sıhri hısımlık, eşIerden biri ile diğerinin
kan hısımları arasındaki yakınlıtır. Sun'i hısımlık ise, evlat edinen ile evlatlık arasında meydana gelen hısımlıktır.


ÜNİTE 11

ŞAHSİYETİN KORUNMASI
Şahsiyeti oluşturan unsurlar,.ehliyetler, şahsi haller ve şahsiyet' haklarıdır. Şahsiyet hakları, mutlak haklardandır.
Şahsiyet hakları,şahsa bağlı haklardandır.
ŞAHSİYET HAKLARININ KONUSU:Şahsiyet hakları, bir şahsın, maddi, manevi ve iktisadi bütünlüğü
üzerindeki mutlak haklardır.
ŞAHSİYETİN DAHİLEN KORUNMASI: Bir şahsın. şahsiyeti haklarının bizzat kendisine karşı korunması
demektir: Medeni Kanuna göre, kimse medeni haklardan ve onları kullanmaktan feragat edemez.
ŞAHSİYETİN HARİCEN KORUNMASI: Şahsiyet haklarını dıştan gelebilecek olan haksız saldırılara karşı
korumak demektir. . .
Şahsiyeti dışa karşı koruyan dört dava vardır:
1. Tespit davası: Şahsiyet hakkı hukuka aykırı olarak tecavüze uğrayan kimse, sona ermesine rağmen etkisi
devam eden tecavüzün hukuka aykırılığının tespitini ve gerekiyorsa kararın yayınlanmasını yada üçüncü kişilere
bildirilmesini talep edebilir.
2. Men Davası: Bir kimsenin şahsiyet haklarına karşı haksız bir saldırıda bulunulması ve saldırının hala de
devam etmekte olması halinde açılabilecek olan dava tecavüzün men'i davasıdır. ,
3. Önleme, Davası: Halen mevcut olmamakla beraber bir takım belirtiler
den pek yakın bir zamanda gerçekleşmesi beklenen bir haksız saldırı tehlikesine karşı açılan davadır.
4. Tazminat Davası: Haksız saldırı Sonunda zarar gerçekleşmişse, zararın tazmin edilmesi gerekir. Maddi zararın
giderilmesi için açılan dava maddi tazminat, manevi zararı giderilmesi için açılan dava ise manevi tazminat
davasıdır.
1.Bir şahsın şahşiyet haklarına bizzat kendisine karşı korunmasına ne denir?
A) Şahsiyetin dahilen korunması
B) Şahsiyetin haricen korunması
C) Şahsiyetin kamu kudreti ile korunması
D) Şahsiyetin devletçe korunması
E) Hiçbiri
Yanıt: A'dır. Şahsiyetin dahilen korunması, bir şahsın şahsiyet haklarının bizzat kendisine karşı korunması
demektir.
2.Aşağıdakilerden hangisi manevi bütünlük üzerindeki hakların konusunu teşkil eden manevi varlıklardan
sayılmaz?
A)'Resim B) ikametgah C) Sır ve İnançlar
D) isim E) Şeref ve haysiyet
Yanıt: B'dir. ikametgah, manevi varlıklardan sayılmaz.
3. Aşağıdakilerden hangisi şahsiyeti dışa karşı koruyan davalardan biridir?
A) istihkak
B) Menkul
C) Alacak
D) İade
E) Tazminat
Yanıt: E'dir. Tazminat Davası ile hukuka aykırı şekilde ika edilen fiil ile uğranılan zararın giderilmesi talep
edilir.
4.Aşağıdakilerden hangisi şahsiyet haklarının özelliklerinden biri değildir?
A) Doğum ile kazanılması
B) Şahsa bağlı olması
C) Mirasçılara geçebilmesi
D) Herkese karşı ileri sürülebilmesi
E) Ölüm ile ortadan kalkması
Yanıt: C'dir. Şahsiyet hakları, başkalarına devredilemedikleri gibi, mirasçılara da geçmezler.
5.Bir kimsenin manevi bütünlüğüne yönelik saldırının durdurulabilmesi için açılması gereken dava hangisidir? .
A) Tespit
B) Men
C) Tazminat
D) İstihkak
E) Hiçbiri
Yanıt: B'dir. Halen devam eden tecavüzün durdurulabilmesi için açılması gereken dava men davasıdır.
6.Aşağıdakilerden hangisi şahsiyeti koruyan davalardan biri değildir?
A) Tazminat B) Men C) Tespit D) İptal E) Önleme,
Yanıt: D'dir. iptal davası, hukuka aykırı idari işlemlerin iptali için açılır.
ÖZET:
Şahsiyet hakları bir şahsın maddi, manevi ve iktisadi bütünlüğü ve varlıkları üzerindeki mutlak haklardır. O
halde bir kimse, şahsiyetine dahil olan unsurlara örneğin sağlığına, vücut tamlığına, şeref ve haysiyetine,
sırlarına, ismine, resmine ve hürriyetlerine karşı haksız saldırılarda bulunmaktan kaçınılmasını herkesten ister.
Şahsiyet hakları şahsa bağlı hak olduklarından, başkalarına devredilemedikleri gibi, mirasçılara da geçmezler.
Hukuk düzeni şahsiyetin korunması için gerekli önlemleri almıştır. Şahsiyet dahilen ve haricen olmak üzere iki
türlü korunmaktadır.
Şahsiyetin dahilen korunması demek, bir şahsın şahsiyet haklarının bizzat kendisine karşı korunması demektir.
Bu da, kimsenin kısmen bile olsa hak ve fiil ehliyetlerinden feragat etmesinin ve hürriyetlerini hukuka ve ahlaka
aykırı biçimde kısıtlamasının önlenmesi şeklinde olmaktadır.
Şahsiyetin haricen korunması ise, şahsiyet haklarına başkaları tarafından yapılacak haksız saldırılara karşı bir
kimsenin çeşitli davalarla himaye edilmesidir. Bu davalar; tespit, men, önleme ve tazminat davalarıdır. Tazminat
davaları da maddi ve manevi tazminat olmak üzere ikiye ayrılır.


ÜNİTE 12

HÜKMİ ŞAHSİYET
Hükmi Şahsiyet, belli bir gayeyi gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık halinde teşkilatlanmış olup, haklara
ve borçlara sahip olma iktidarı hukuk düzenince tanınmış bulunan şahıs ve mal topluluklarıdır.
TÜRLERI:
1) Bünyelerine göre: iki grupta toplanmaktadır.
a. Şahıs Toplulukları: Şahısların bir araya gelmelerinden doğan tüzel kişiliktir. Dernekler, şirketler, belediyeler
bu gruba girerler.
b. Mal Toplulukları: Belli bir malı ya da malları, gerçekleştirmek istedikleri, gayeye adamalarından meydana
gelen hükmi şahıslardır. Vakıflar ve kamu kurumları bu niteliktedir.
2. Tabi oldukları hukuka göre:
a. Özel Hukuk Hükmi Şahısları: Özel Hukuka tabi olan şahıslardır. Bu türhükmi şahıslar diğer şahıslarla olan
ilişkilerinde eşit durumdadırlar. Bunlar şahısların iradeleriyle kurulurlar ve yine kendi iradeleri ile
feshedilebilirler. Bunlar iktisadi gaye güden hükmi şahıslar (Şirketler) ve gayri iktisadi gaye güden hükmi
şahıslar. (dernekler) olarak ikiye ayrılırlar.
b.Kamu Hukuku Hükmi Şahısları: Bunlar bir kanunla kurulurlar ve özel hukuk hükmi şahısları gibi kendilerini
feshedemezler. Bunlar şahıs topluluğu niteliğindeki kamu idareleri ve mal topluluğu niteliğindeki kamu
kurumları olarak ikiye ayrılırlar.
HÜKMİ ŞAHSİYETİN BAŞLANGICI:
Türk Hukukunda üç sistem bulunmaktadır.
1. Dernekler hakkında "Serbest Kuruluş Sistemi" geçerlidir.
2. Milletler arası Derneklerde "İzin'Sistemi" geçerlidir. izni verecek makam Bakanlar Kurulu'dur,
3. Vakıflar ve şahıs şirketleri bakımından ise "Tescil sistemi" geçerlidir.
HÜKMİ ŞAHSİYETİN EHLİYETLERİ:
1. Hak Ehliyet: Hükmi Şahıslar, insanlara has olandan başka her hakka sahiptirler.
2. FiiI ehliyeti: Hükmi şahısların mı ehliyeti kanuna ve tüzüklerine göre lüzumlu organlara sahip oldukları andan
itibaren başlar.
HÜKMİ ŞAHSİYETİN SONA ERMESİ: iki grupta toplanmaktadır.
A. İnfisah (Dağılma): Bir derneğin hükmi şahsiyetinin belli hallerde her hangi bir işleme veya karara gerek
olmaksızın, kendiliğinden sona ermesidir. infisahı gerektiren haller şunlardır;
gayenin
gerçekleşmesi
kuruluş
gaye ve şartların kaybedilmesi
sürenin
geçmiş olması
yönetim
kurulu kuramayacak hale gelme
aciz
hale düşme
üstüste
iki olağan genel kurul toplantısının yapılamaması
ilk
genel kurul toplantısının yapılmaması
B. FESİH (Dağıtılma)
Kendi
Yetki Organının Kararıyla
Yargısal
Bir Kararla
idari
Bir Kararla
SONA ERMENİN SONUÇLARI: Hükmi şahsiyet sona erince "malların tasfiyesi" işlemine girişilir. Yani
alacakları tahsil edilerek, borçları ödenir.
Fesih, kendiliğinden dağılma veya kapatılmanın kesinleştiği tarihte başlar.
1.Aşağıdakilerden hangisi özel hukuk hükmi şahısları arasında. yeralmaz?
A) Belediyeler B) Dernekler C) Vakıflar
D) Anonim şirketler E) Kollektif Şirketler
Yanıt: A'dır.
2.Aşağıdakilerden hangisi hükmi şahısların özelliklerinden biri değildir?
A) Belli bir amaç için kurulmaları
B) Mal varlıklarının olması
C) Bağımsız bir kişiliklerinin olması
D) Şahsiyet haklarından yararlanabilmeleri
E) Kuruldukları andan itibaren fiil ehliyetlerini kullanabilmeleri
Yanıt: E'dir.
3.Aşağıdaki hükmi şahıslardan hangisi mal topluluğu niteliğini gösterir?
A) Üniversiteler B) Şirketler c) Dernekler
D) Iİ özel idareleri E) Belediyeler
Yanıt: A'dır.
4.Aşağıdakilerden hangisi derneğin dağılmasını gerektiren hallerden biri değildir?
A) Sürenin geçmiş olması
B) Aczi haline
düşme
C) Gayenin gerçekleşmesi
D) İlk genel kurul toplantısının yapılmaması
E) Suç kaynağı haline gelme.
Yanıt: E'dir.
5. Bir derneğin yönetim kurulu, derneğin organı olarak haksız bir fille herhangi bir kimseye zarar verirse, zarara
uğrayan kimse bu zararını nereden talep edebilir?
A) Devletten
B) Demekten
C) Dernek Başkanından
D) Dernek üyelerinden
E) Dernek idare heyetinden
Yanıt: B'dir.
6.Bir derneğin hükmi şahsiyetine son verilmesine ilişkin,karar aşağıdakilerden hangisi tarafından verilebilir?
A) Genel Kurul B) Yönetim Kurulu C) Onur Kurulu
D) Denetim Kurulu E) Danışma Kurulu
Yanıt: A'dır.
Özet
Hukuk düzeni hakiki şahısların yanında bir şahıs türü olarak hükmi şahıslara da yer vermiştir. Bazı hizmetler;n
hakiki şahıslar tarafından yürütülmesine imkan bulunamamış olması, hükmi şahıs denilen şahıs türünün kabul
edilmesi zorunluluğunu doğurmuştur.
Hükmi şahsiyet belli bir amacı gerçekleştirmek üzere bağımsız bir varlık halinde örgütlenmiş olup haklara ve
borçlara sahip olma iktidarı hukuk düzenince tanınmış bulunan şahıs ve mal topluluklarıdır. Hükmi şahıslar
bünyeleri itibariyle "şahıs topluluğu" ve "mal topluluğu" biçiminde olabilir. Tabi oldukları hukuka göre hükmi
şahısları biri "özel hukuk hükmi şahısları" diğeri "kamu hukuku hükmi şahısları" olmak üzere ikiye ayırırız.
Hükmi şahsiyetin başlangıç anını tespit eden üç sistem vardır; bunlar "serbest kuruluş sistemi", "izin sistemi" ve
"tescil sistemi"dir.


ÜNİTE. 13

ZİLYETLİK
Zilyetlik, bir kimsenin bir şeyi elinin altında bulundurması" demektir. Medeni kanun zilyetliği, bir şey üzerinde
fiilen tasarruf sahibi olma" şeklinde tanımlanmaktadır. O halde zilyetlik, "bir şey üzerinde fiili hakimiyet" veya
bir eşyayı fiili hakimiyet ve kudret alanı içinde bulundurma" biçiminde tanımlanabilir.
UNSURLARI: Bir eşya üzerinde zilyetliğin söz konusu olabilmesi için ilk olarak "fiili hakimiyet" ve ikinci
olarak "zilyetlik iradesi"nin bulunması gerekir.
TÜRLERİ:
1. Asli ZiIyetlik Feri
ZlIyetlik: Malik sıfatıyla hareket eden kimsenin zilyetliği "asıl", buna karşılık bir şeyi
sınırlı ayni veya şahsi bir hakka dayanarak fiili hakimiyeti altında bulunduran kimsenin zilyetliği ise "fer"i
zilyetliktir.
2. Vasıtasız zilyetIik Vasıtalı
zilyedlik: Vasıtasız zilyedlik, fiili hakimiyeti doğrudan doğruya icra eden
kimsenin zilyetliğidir, Vasıtalı zilyedlik ise, eşya üzerinde bir başkası vasıtasıyla fiili hakimiyet sahibi olan
kimsenin zilyedliğidir.
3. Tek zilyedlik Birlikte
zilyedIik: tek zilyedlik; bir eşya üzerinde bir tek şahsın yanız başına zilyed olması
demektir. Birlikte zilyedlik ise bir eşya üzerinde fiili hakimiyeti aynı hukuki sıfatla ve aynı zamanda beraberce
kullanan birden fazla kimselerin zilyedliğidir,
4. Eşya ZiIyedliği Hak
ZiIyedliği: Eşya zilyedliği, maddi bir mal üzerin deki fiili hakimiyettir. Hak zilyedliği
ise, ayni haklarda söz konusuolan
zilyedliktir.
5. ZiIyed Yardımcılığı: Bir eşya üzerinde fiili hakimiyeti başkasının adına menfaatine kullanan kimsenin
durumudur.
ZİLYEDLİĞİN KAZANILMASI: iki şekilde kazanılır.
1. Aslen Kazanma: Bir eşyanın zilyedliğinin bir başkasına naklen ve devren değil, doğrudan doğruya kazanan
şahsın tek taraflı bir fiili ile elde edilmesi demektir. .
2. Devren Kazanma: Bir eşya üzerinde mevcut bulunan zilyedliğin zilyedin isteği ile bir başkasına geçmesi,
nakledilmesi demektir. Buna "Zliyedliğin devri" veya "zilyedliğin nakli" denir. iki türde olur. Biri teslimle
kazanma, diğeri Teslimsiz Kazanmadır.
Teslimle kazanma, eşyanın teslimi ile olur. Teslimsiz kazanma ise Kısa Elden Teslim, Hükmen Teslim,
Zilyedliğin Havalesi, Emtiayı Temsil Eden Senetlerin Devri ve Miras yolu :!e olabilir.
ZİLYEDLİĞİN KAYBEDİLMESİ: Zilyedliğin kaybedilmesi demek, eşya üzerinde fiili hakimiyet icra etme
imkanının devamlı olarak ortadan kalkmış olması demektir ki, bu da zilyedin iradesiyle veya iradesi dışında olur.
ZİLYEDLİĞİN KORUNMASI: Üç yol vardır:
1. Savuma Hakkı: Zilyed, bütün gasp ve tecavüz fiillerini kuvvet kullanmakta defetmek hakkına sahiptir.
2. ZiIyedlik Davaları: Medeni kanunumuz zilyedliğin tecavüz ve gasp fiillerine karşı dava yoluyla da
korumaktadır ki, bu davalara "zilyedIik davaları" denir. Biri "yeddin iadesi davası", diğeri "tecavüzün meni
davası" olmak üzere başlıca iki türdedir.
3. Zilyedliğin İdari yoldan Korunması: Bir gayri menkule zilyed bulunan kimse, bu gayri menkule tecavüzde
bulunulduğu taktirde, gayrimenkulun bulunduğu yerin kaymakam veya valisine müracaatla tecavüzün men'ini
(önlenmesini) talep edebilir.
SORUMLULUK: iyi niyetli zilyed, eşyada gerçekleşen zarardan dolayı sorumlu olmaz. Kötü niyetli zilyet,
eşyada meydana gelen hasarı ödemekle mükellettir.
1.Aşağıdakilerden hangisi emtıayı temsil eden senetlerden biri değildir?
A) Konşimento
B) Taşıma Senedi
C) irad Senedi
D) Rehin Senedi
E) Makbuz Senedi
Yanıt: C'dlr.
2.Eşya üzerinde bır başkası vasıtasıyla fiili hakimiyet sahibi olan kimsenin zilyedIik türü nedir? '
A) Feri B) Vasıtalı C) Hak D) Eşya E) Hiçbiri
Yanıt: 'B'dır.
3.Bir kimse sizin saatinizi çalarsa saatiniz üzerindeki hakimiyetinin hukuki niteliği nedir?
A) Malik B) Zilyed C) Hak sahibi
D) Zilyet yardımcısı E) Aynı hak sahibi
Yanıt: B'dlr.
4.Aşağıdakilerden hangisi zilyedliğin teslimsiz kazanılma yollarından değildir?
A) Hükmen teslim B) Miras C) Havale
D) Kısa Elden Teslim E) Hiçbiri
Yanıt: E'dir.
5.Maddi mallar üzerindeki zilyedlik nedir?
A) Hak zilyedliği B) Eşya zilyedliği C) Zilyed yardımcılığı
D) Vedia E) Sükna
Yanıt: B'dir.
6.Üç arkadaşın birlikte ev kiralamaları halinde, her biri ev üzerinde ne tür zilyed olur?
A) Asli Zilyed B) Müşterek Zilyed C) Vasıtalı Zilyed
D) Hak Zilyedi E) iştirak Halinde Zilyed
Yanıt: B'dir.
Özet Zilyetlik, bir şey üzerinde fiili hakimiyet veya bir eşyayı fiili hakimiyet alanı içinde bulundurmaktır. Bir
eşyayı fiili hakimiyet ve kudret alanı içinde bulunduran kimseye "zilyet" denir. Bir eşya üzerinde zilyetliğin söz
konusu olabilmesi için iki unsura gerek vardır: Fiili hakimiyet ve zilyetlik iradesi.
Bir eşya üzerinde malik sıfatıyla hareket eden kimsenin zilyetliğine "asli zilyetlik", bir eşyayı sınırlı ayni veya
şahsi bir hakka dayanarak fiili hakimiyeti altında bulunduran kimsenin zilyetliğine ise "fer'i zilyetlik" de denir.
Bir eşya üzerinde bir şahsın tek başına zilyet olması halinde 'tek zilyetlik", birden fazla kimsenin hep beraber
zilyet olması halinde birlikte zilyetlik" söz konusu olur. Birlikte zilyetlik de "müşterek zilyetlik" ve "iştirak
halinde zilyetlik" olmak üzere ikiye ayrılır. Zilyetlik biri aslen, diğeri devren olmak üzere iki yoldan
kazanılabilir.


ÜNİTE 14

TAPU SİCİLİ
Tapu Sicili, gayri menkuller üzerinde mevcut ayni hakların durumunu devamlı olarak göstermek üzere, devlet
tarafından veya devletin sorumluluğu altında, ayni aleniyet sistemine göre tutulan sicildir. ,
Kadastro; gayri menkullerin şekillerinin, sınırlarının, yüzölçümlerinin fenni (teknik) ve geometrik usullerle
(yöntemlerle) tespit edilerek planlar içerisinde gösterilmesidir.
UNSURLARI: İki ana grupta incelenir:
1. ASLİ SİCİLLER: Bu da üç grupta toplanır.
A) Tapu kütüğü: Özel mülkiyete konu olan gayri menkullerin yazıldığı kütüktür.
B) Yevmiye defteri: Aynı hakların tescil, değiştirme ve terkinine ilişkin taleplerin saat, tarih ve sıra numarası
altında yazıldığı defterdir.
C) Tamamlayıcı Belgeler: Kütükteki kayıtları tamamlayan ve onlara dayanak teşkil eden evraktır. Bunlar da
"Plan" ve "evrakı
müsbite” den ibarettir.
2FERİ
SİCİLLER: Bunlar asli sicillere yardım eden sicillerdir.
Mal
sahipleri sicili
Hacizler
sicili
Alacaklılar
Sicili
Tashihler
Sicili
Muhaberat
Sicili
TAPU SİCİLİNE, HAKİM OLAN iLKELER:
1) Tescil ilkesi: Ayni haklar, ancak tapu siciline tescil (kaydedilmek) ile doğarlar.
2) Açıklık ilkesi: Tapu sicili, ilgili olan herkese açıktır.
3) İlliyet ilkesi: Tescilin geçerli olması, tescile dayanak teşkil eden hukuki sebebin geçerliliğine bağlıdır.
4) Güven İlkesi: Resmi sicil olmak itibariyla, herkes tapu sicilindeki kayıtların doğruluğuna güvenebilir.
5) Devletin Sorumluluğu ilkesi: Devlet, tapu sicilinin gereği gibi tutulmasından doğan bütün zararlardan
sorumludur.
TAPU SİCİLİNE YAPILAN İŞLEMLER:
Dört grupta toplanır:
1. Kayıt: Gayri menkulün tapu kütüğüne yazılmasıdır.
2. Tescil: Daha önceden kayıtlı bir gayrimenkul üzerinde yeni bir ayni hak
kın yaratılmasına yarayan işlemdir.
3. Şerh: Şahsi hakların, tapuya geçirilmesi işlemidir.
4. Beyan: Gayri menkulleri ilgilendiren bazı hukuki ve fiili ilişkilerin herkes tarafından bilinmesi amacıyla
yapılan işlemdir.
1.Aşağıdakilerden hangisi feri siciller arasında yer alır?
A) Yevmiye Defteri
B) Tapu Kütüğü
C) Hacizler sicili
D) Evrakı
Müsbite
E) Plan
Yarıt: C'dlr. Hacizler
2. Bir ayni hakkı ortadan kaldıran işlem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Beyan. B) Tescil C) Şerh D) Kayıt E) terkin
Yanıt: E'dir. Bir ayni hakkı ortadan kaldıran işlem "silme (terkin)"dir.
3.Tapuya şerh edilen bir vefa hakkında, şerhin ortadan kalkması için geçmesi gereken süre aşağıdakilerden
hangisidir?
A) 1 ay B) 6 ay C) 1 yıl D) 5 yıl E) 10 yıl
Yanıt: E'dir.
4. “Tescil Talebi olmaksızın, tapu sicil memuru kendiliğinden tescil yapamaz" Bu ilkeye verilen isim
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Talep B) Kayıt C) Şerh D) Geçerlilik E) Hukukilik
Yanıt: A'dır.
5. "Tescil yapılmadıkça bir ayni hak doğmuş veya başkasına devredilmiş olmayacağı gibi, ortadan kalkmış da
olmaz" ifadesi ile tescilin hangi
özelliği belirtilmiştir?
A) Tescilde aleniyet hükmü B) Tescile güven hükmü
C) Tescilin müspet hükmü D) Tescilin menfi hükmü
E) Tescilde illiyet hükmü
Yanıt: D'dir.


ÜNİTE 15

MÜLKİYET
Ayni haklardan sahibine tam ve en geniş yetkiler vereni mülkiyet hakkıdır. Mülkiyet hakkı sahibine, eşyayı
"kullanma", ondan "faydalanma" ve onunla ilgili her türlü "tasarruflarda bulunma" yetkilerini veren sınırsız ve
tam bir ayni haktır.
KONUSU: Mülkiyet hakkının konusunu sadece maddi mallar (eşyalar) teşkil eder. Maddi olmayan mallar
(örneğin fikir ürünü) eserler ile alacaklar üzerinde mülkiyet olmaz.
KAPSAMI: mülkiyet hakkının kapsamına, asıl eşya ile birlikte onun "mütemmim cüz'üleriyani
tamamlayıcı
parçaları" ve "teferruatyani
eklentileri” de dahildir.
TÜRLERİ: Mülkiyet iki şeklide ortaya çıkabilir:
a. Tek Mülkiyet: Bir kimsenin bir şeyin tamamı üzerinde tek başına mülkiyet hakkı sahibi olmasıdır.. '
b. Birlikte Mülkiyet: Bir şey üzerinde birden fazla kimsenin aynı anda mülkiyet hakkı sahibi bulunmaları
demektir.
GAYRİMENKUL MÜLKİYETİ: Konusunu bir gayri menkulün oluşturduğu mülkiyettir.
Arazi, Madenler, Tapu sicilinde bağımsız ve daimi olmak üzere kaydedilen haklar ve kargir bir binanın bağımsız
bölümü gayrimenkul sayılır.
KAZANILMASI: Gayri menkuller üzerindeki mülkiyete hakkını kazanılması iki yolla olur:
a. Aslen kazanma: işgal ve yeni arazi oluşması gibi sebeplerle gerçekleşir.
b. Devren kazanma: Bir gayrimenkul üzerindeki mülkiyet hakkının eski maliklerden bir hukuki muamele
dolayısıyla elde edilmesidir.
Devren kazanmanın geçerli olabilmesi için, devir sözleşmesinin resmi şekilde yapılması ve tapu siciline tescil
edilmesi gerekir.
MENKUL MÜLKİYETİ: Menkul mülkiyetinin konusu bir yerden diğer yere
nakledilebilen eşya oluşturur. (otomobil, elbise, halı gibi)
KAZANILMASI: İki yolla gerçekleşir.
a. Aslen kazanma: ihraz, lukata, define gibi yollarla olur.
b. Devren kazanma: Eski malikten bir hukuki muamele dolayısıyla elde edilmesidir. Menkullerde mülkiyetin
intikali için "teslim" gerekir.
1.Sahibine bir eşya üzerinde "tam yetki" veren sınırsız ayni hak, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mülkiyet hakkı B) Alacak hakkı C) Oturma Hakkı
D) ihtira Hakkı E) Vefa Hakkı
Yanıt: A'dır
2.Aşağıdakilerden hangisi gayrimenkul sayılır?
A) Kömür madeni B) 1 ton kömür C) 1. ton odun
D) otomobil, E) Karavan
Yartıt: A'dır.
3.Aşağıdakilerden hangisi menkul 'mülkiyetinin kazanılması yollarından sayılamaz?
A) Lukata B) Tescil C) Teslim D) Define E) ihraz
Yanıt: B'dir.
4. Menkul mülkiyeti İçin iyiniyetle kazandırıcı zaman aşımı süresi nedir?
A) 6 ay B) 1 yıl C) 3 yıl D) 5 yıl E) 10 yıl
Yanıt: D'dir. Eşyayı
5.Aşağıdakilerden hangisi gayrimenkul mülkiyetini tescilsiz kazanma hallerinin biri sayılmaz?
'A) Satın B) Yargısal hüküm C) Cebri icra
D) işgal E) Miras
Yanıt: A'dır.
6.Sahipsiz menkul şeylerin mülkiyetinin tek taraflı olarak el koyma ve zilyedliğin alınması yoluyla aslen
kazanılmasına ne ad verilir?
A) istimlak ' B) işgal C) ihraz
D) Lukata E) Hukuki tağyir
YANIT: C'dir


ÜNİTE16

SINIRLI AYNI HAKLAR
Sınırlı ayni haklar sahibine mülkiyet hakkı gibi tam ve geniş yetkiler değil, sınırlı yetkiler veren ayni haklardır.
Bunlar sahibine ya "kullanma" ya da o eşyadan "yararlanma" yetkisi verirler. Üçe ayrılırlar.
A. İRTİFAK HAKLARI: Sahiplerine başkasına ait bir şey üzerinde sadece kullanma veya yararlanma ya da hem
kullanma hem de yararlanma yetkilerini veren ayni haklardır.
Üç grupta toplanırlar:
1. Ayni irtifak Hakları: Bir gayrimenkul malikinin lehine ve diğer gayrimenkul malikinin aleyhine olmak üzere
kurulan irtifak haklarıdır. .
2. Şahsi irtifak Hakları: Bir kimse lehine o kimsenin bir gayrimenkulün maliki olup olmadığına bakılmaksızın
kurulan irtifak haklarıdır
3. Karışık irtifak Hakları: Mahiyetleri itibariye ayni ve şahsi irtifak haklarının niteliğini taşıyan irtifak haklarıdır.
B. REHİNHAKLARI: Sahibine alacağım borçludan alamadığı taktirde rehin' konusu eşyayı paraya çevirterek,
alacağını elde etme yetkisi veren ayni haklardır. Gayrimenkul ve menkul rehni olarak ikiye ayrılır.
1. Gayrimenkul Rehni: Gayrimenkul rehininin konusunu, gayrimenkul eşya teşkil eder. Ancak bir
gayrimenkulün rehnedilebilmesi için "tapuda kayıtlı olması" gerekir. . .
Medeni kanun üç türlü gayrimenkul rehni kabul etmiştir: Bunlar da "ipotek", "ipotekli borç senedi" ve "irad
senedi"dir.
2. Menkul Rehni: Gayrimenkul olmayan bir şey veya hakkın, bir alacağa teminat teşkil etmek üzere ve alacağını
alamayan alacaklıya rehin olarak verilen şeyin satış bedelinden alacağını elde etmek imkanını veren bir rehin
türüdür.
1. Aşağıdakilerden hangisi "hapis hakkı"nın konusunu oluşturmaz?
A) Gayrimenkuller B) Otomobil C) Saat
D) Poliçe E) Çek
Yanıt: A'dır.
2.Aşağıdakilerden hangisi hapis hakkının şartlarından birisi değildir?
A) Zilyet olma B) Ödenir halde bulunma C) Provizyon
D) Paraya çevrilebilirlik E) Hiçbiri
Yanıt: C'dir.
3.Bir gayrimenkul malikinin lehine ve diğer bir gayrimenkul malikinin aleyhine kurulan İrtifakla ne denir?
A) Menkule bağlı irtifak
B) Gayrimenkule bağlı irtifak
C) Şahsi irtifak
D) intifa
E) Vedia
Yanıt: B'dir.
4.Sahibine bır binada oturma yetkisi veren hakka ne ad verilir?
A) Sükna B) İştira C) Vefa D) Vedia E) Karz
Yanıt: A'dır.
5.İpoteğin sona ermesi hallerinden biri "Kaydın SiIinmesi"dir. İpoteğin sona ermesi hallerinden diğeri
hangisidir?
A) Gayrimenkulün yok olması B) Anlaşma
C) Şerh D) Sözleşme
E) Hiçbiri
Yanıt: A'dır.
6.Aşağıdakilerden hangisi şahsi irtifak haklarından biridir?
A) Üst Hakkı B) Kaynak Hakkı C) Geçit Hakkı
D) Intifa Hakkı E) Hiçbiri
Yanıt: D'dır.


ÜNİTE17

BORÇ İLİŞKİSİ SORUMLULUK BORCUN KAYNAKLARI
Dar anlamda borç sadece para borcunu ya da bir kimsenin diğerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu
davranışı ifade eder.
Geniş anlamda borç ise alacaklı ve borçlu arasındaki hukuki bağı ifade eder. Buna borç ilişkisi denir.
Borç ilişkisi iki taraf arasında mevcut olan ve bunlardan birini diğerine karşı belli bir davranış biçiminde
bulunmakla yükümlü kılan hukuki bir bağdır.
Borç ilişkisinin üç unsuru vardır; alacaklı, borçlu ve edim.
Borç bir şeyi vermek bir şeyi yapmak ya da bir şeyi yapmamak olabilir.
Edimin konusu hukuka ahlaka ve adaba aykırı olmamalıdır.
Edim borçlu yönünden bakıldığında borç alacaklı yönünden bakıldığında alacak şeklinde görülür. Borçlu edimini
yerine getirmezse alacaklı talep hakkını yargı organlarına müracat ederek kullanır.
EDİM ÇEŞİTLERİ
Bir şey verilmesine ilişkin edimlere müspet edim, bir şey yapmamaya ilişkin edimlere de menfi edim denir.
Bizzat borçlunun kendi bedeni veya fikri kuvvet ve becerisiyle yerine getirdiği müspet edime şahsi edim denir.
Örneğin; bir ressamın sizin yağlı boya portrenizi yapmayı taahhüt etmesi.
Borçlunun mal varlığıyla ifa edilen müspet edimlere maddi edim adı verilir. Örneğin; satıcının sattığı malın
mülkiyetini alıcıya geçirmesi veya borçlunun borçlu bulunduğu bir miktar parayı alacaklıya ödemesi ya da iadesi
gereken bir şeyi geri vermesi.
Bir fiil ya da birden çok fiillerle bir anda yerine getirilen edimlere ani edim denir. Örneğin; alıcının sattığı malın
bedelini satıcıya ödemesi, boyacının ayakkabıyı boyaması, kiracının her ay kira bedelini ev sahibine ödemesi
hallerinde ani edim vardır.
Kesintisiz bir fiil veya davranışla ifa edilen yani belli bir süre borçluyu devamlı uyma yükümü altında bırakan
edimlere sürekli edim denir. Örneğin; Kiralayanın (ev sahibinin) kira sözleşmesi süresince kiralamaya uygun
şekilde kiralananı (evi) elverişli halde bulundurması, hizmet sözleşmesinde işçinin sözleşme süresince hizmet
etmekle yükümlü olması hallerinde hep sürekli edim vardır. .
Edim konusu olan şeyin niteliğinde yada değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birbirine eşit birden çok
Parçalara ayrılabilen edimlere bölünebilen edim denir. Örneğin; satım sözleşmesinde alıcının semen (satışbedeli)
borcunun konusu olan edim yani para borcu bu niteliktedir.
Edim konusu olan şeyin niteliğinde ve değerinde esaslı bir değişiklik olmaksızın birden çok parçalara ayrılması
mümkün olmayan edimlere bölünmez edim denir. Örneğin; işçinin hizmet edimi.
BORCUN KAYNAKLARI
Borcun kaynakları Şunlardı:
1. Hukuki muameleler
2. Sebepsiz zenginleşme
3. Haksız fiiller
1. Hukuki Muameleler ikiye ayrılır:
"
a. Tek Taraflı Hukuki Muameleler: Bir kimsenin sadece kendi iradesini açıklamasıyla meydana gelen
muamelelerdir. Örneğin; Vasiyet .
b. Çok taraflı hukuki muameleler: Birden fazla kimsenin irade açıklamalarıyla meydana gelen muamelelerdir.
Sözleşmeler iki taraflı irade açıklamasıyla oluşur. Sözleşmeler aynı zamanda çok taraflı hukuki
muamelelerdendir.
2. Haksız FiiIler: Örneğin; Bir kimseyi dövmek, yaralamak, öldürmek, bir kimsenin elbisesini yırtmak, evinin
camlarını kırmak, harmanını yakmak, şeref ve haysiyetine tecavüz etmek.
3. Sebepsiz Zenginleşme: Bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep bulunmaksızın diğer bir kimsenin
malvarlığının zararına olarak çoğalması veya azalmamasıdır.
SORUMLULUK
Alacaklının alacağını alabilmesi için borçluya ait mal varlığına cebri icra yoluyla el koyabilme yetkisi ve
borçlunun bunlara katlanmak zorunda olmasına sorumluluk denir.
..
Ücret karşılığında bir malın kullanılma hakkının belli bir süre devredilmesi hususunda anlaşmaya varmalarıyla
doğan sözleşmeye kira sözleşmesi denir.
Sözleşmeler tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler ve iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olmak üzere ikiye
ayrılır. Tek tarafa borç yükleyen sözleşmeler sadece bir taraf borç altına girmektedir. Örneğin; Bağışlama
sözleşmesi.
İki Tarafa Borç yükleyen sözleşmelerde ise sözleşmenin her iki taraf da borç altına girmektedir. Örneğin; satım,
kira" istisna, trampa, hizmet sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir.
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde tarafların edimleri karşılıklı olarak mübadele edilmektedir. Edimlerin
karşılıklı olarak mübadele edildiği sözleşmeıere,iki, tarafa tam borç yükleyen sözleşmeler ya da karşılıklı
sözleşmeler denir.
İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerin bazılarında edimler karşılıklı olarak mübade edilmemektedir. Edimlerin
karşılıklı mübadele edilmediği sözleşmelere eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler denir.
Örneğin; ariyet, karz, vekalet ve vedia sözleşmeleri eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir.
Sözleşmenin kurulabilmesi için karşılıklı iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Bunlardan birine icap diğerine
kabul denir.
İcap: Sözleşmenin meydana gelebilmesi için gerekli olan iki irade açıklamasından zaman bakımından önce
yapılana icap, bu açıklamayı yapana ise icapçı (muhip) denir;. İcap sözleşmenin doğabilmesi için teklifte
bulunmak demektir. İki taraftan hangisinin açıklamasının icap hangisinin açıklamasının kabul olduğunu
anlayabilmek için hangisinin zaman itibarıyla önce yapılmış olduğuna bakmak gerekir.
İcabın hukuki sonuçlar doğurabilmesi için sözleşmenin esaslı noktalarını içermesi gerekir. Yani icap tam ve
mükemmel olmalıdır. İcabın icapçının bir sözleşme yapma konusundaki iradesini ciddi surette yansıtması
gerekir. Eğer icapta böyle bir nitelik bulunmuyarsa bu icaba davettir. Örneğin; bir kırtasiyeciye giderek 1000
liraya bir doIma kalem almak istediğimizi söylersek bu icap değil icaba davet olur. Gazetelerde televizyonlarda
radyolarda fiyat gösterilmeksizin reklamlar ve ilanlar yapılması vitrinlerde fiyat gösterilmeden mal sergilenmesi,
tarife, katalog ve cari fiyat listesi göndermek icaba davettir.
İcap icapçıyı bağlar, vazgeçilemez.
Eğer süreli icap söz konusu ise icapçı kabul haberi kendisine ulaşıncaya dek icabıyla bağlıdır.
Süresiz icapta ise (yani icapçının kabul için süre belirtmemiş olmas halinde) icabın hazır olanlar ve olmayanlar
arasında olup olmamasına göre değişir.
Süresiz icapta eğer icap hazır olanlar arasında ise icap derhal kabul edilmediği takdirde icapçı icabıyla bağlı
değildir.
Süresiz icapta eğer icap hazır olmayanlar arasında ise (yani icapçı ile kabulcünün karşı karşıya bulunmadıkları
bir durumda yapılmış ise icapçı normal bir kabul haberinin kendisine ulaşacağı ana kadar icabıyla bağlı kalır. Bu
durumda şu üç zamanın tespit edilmesi gerekir,
ı. Icabın kabulcüye gitmesi için geçecek zaman
2. Kabulcünün düşünmesi için geçecek zaman
3. Kabul haberinin icapçıya ulaşması için geçecek zaman
Kabul haberi gerekirse bu yeni icap sayılır.
Gecikmiş olarak gelen kabul haberi vaktinde vaktinde gönderilmiş bulunuyorsa icapçı bununla bağlı kalmak
zorundadır.
İcaptan Dönme: İcap geri alınabilir. Eğer;
1. İcabın geri alındığı haberi kabule üye icabın varmasından önce ulaşırsa .
2. Ya da icapla aynı anda ulaşırsa
3. Ya da icaptan sonra ulaşmış olmakla beraber kabulcü icabın geri alındığını icaptan önce haber alırsa icaptan
dönülmüş sayılır.
Netice olarak icapçı yapmış olduğu icabı kabulcünün bunu öğrendiği ana kadar geri alabilir.
İcapçı kabulden önce ölürse yada fiil ehliyetini kaybederse icap geçersiz olmaz, ölüm halinde icapçının
mirasçıları onun yerine geçer. İcapçının bizzat şahsı önemli ise mirasçılar bu icapla bağlı kalmazlar.
Kabul: Kabul icaba verilen olumlu cevaptır.
Eğer kabul iradesi açık olarak beyan edilmişse buna açık (sarih) kabul denir.
Kabul ettiği davranışlarından ve tavırlarından çıkarılıyorsa bu örtülü (zımni) kabuldür. Örneğin; kolacının
kendisine gönderilen gömleği kolalayıp ütülemeye başlaması örtülü kabuldür. Kabulcü icapçının kendisine
gönderdiği malları kullanmaya ya da tüketmeye başlarsa bu da örtülü kabuldür.
Kabulcünün dönmesi aynı icapçının dönmesi gibidir.
Kabulcü ölürse ya da fiil ehliyetini kaybederse kabul geçersiz olmaz, ölüm halinde kabulcünün mirasçıları onun
yerine geçer. Kabulcünün bizzat şahsı önemli ise mirasçılar bu kabulle bağlı kalmazlar.
HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN BORÇLAR: Bir kimsenin hukuka aykırı bir fiil ile bir başkasına zarar vermesine
haksız fiil sorumluluğu yada akit dışı sorumluluk denir. Haksız fiil sorum luluğuna kusur sorumluluğu
denilmektedir.
Haksız fiil sorumluluğunun doğabilmesi için kusur, zarar, illiyet bağı ve hukuka aykırılık gibi dört şartın
gerçekleşmesi gerekir.
1. Hukuka Aykırılık: Bazı haller hukuka aykırılığı ortadan kaldırırlar. Bunlar meşru müdafaa, ıztırar hali, özel
hukukun tanıdığı bir hakkın kullanılması, kamu kudretinin kullanılması, mağdurun zarara önceden razı olması,
üstün nitelikte bir özel ya da kamu yararına bulunması gibi hallerdir.
2. Kusur: Kast yada ihmal şeklinde olabilir. Kast bilmek ve istemektir. İhmal ise sonucu istememekle beraber
gerekli dikkat ve özeni göstermemektedir. Örneğin; bir kimse dolu bir silahı temizlerken arkadaşının ölümüne
sebebiyet verirse burada ihmal vardır.
3. Zarar: Maddi ve manevi zarar olmak üzere ikiye ayrılır.
4. İlliyet Bağı: Hukuka aykırı fiil ile zarar arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yani sebepsonuç
ilişkisi
bulunmalıdır.
Haksız fiilden doğan edim tazminattır. Tazminat maddi ve manevi tazminat şeklinde olur. Maddi tazminat ise
aynen tazmin ve,nakden tazmin şeklinde olur. Nakden tazmin mal varlığındaki eksilmenin para ile
giderilmesidir. Aynen taksim ise örneğin kırılan camın aynen yerine takılması.
Hakim mağdurun zarara razı olduğu veya Zararın doğmasında mağdurun da kusuru bulunduğu hallerde tazminat
miktarını indirebileceği gibi tamamen de kaldırabilir.
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLAR
Sebepsiz zenginleşme doğabilmesi için başlıca dört şartın bulunması gerekir.
1. Zenginleşme
2. Fakirleşme
3. İlliyet Bağı
4. Haklı Bir Sebebin bulunmaması
1. Hukuka aykırı fiillere ne ad verilir?
A) Hukuka aykırı muamele
B) Haksız fiil
C) Hukuka aykırı olay
D) Haksız zenginleşme
E) Haksız işlem
Yanıt: B'dir.
2.Bir haksız fiil sonucu doğan borç aşağıdakilerden hangisidir?
A) Muhafaza B) Teslim C) Tatmin
D) Geri verme E) Hiçbiri
Yanıt: C'dir.
3. Alıcının "aldığı malın bedelini satıcıya ödemesi ne tür bir edimdir?
A) Bölünemez edim B) Şahsi edim C) Ani edim
D) Sürekli edim ,E) Müsbet edim
Yanıt: E'dlr.
4.Aşağıdakilerden hangisi, tek taraflı bir hukuki İşlemdir?
A) Hizmet BL istisna C) Kira D) Vasiyet E) Kefalet
Yanıt: D'dır.
5.Borç ilişkisini doğuran sebeplere ne denir?
A) Borç ilişkisinin kaynakları
B) işlem
C) Borcun doğumu
D) Borç ilişkisinin doğumu
E) Hiç biri
Yanıt: A'dır.
6. Borçlunun hayatını ve mesleğini devam ettirebilmesi için gerekli olan malların sınırsız sorumluluğun dışında
tutulmasına ilişkin hükümler aşağıdakilerden hangisiyle düzenlenmiştir?
A) Borçlar Kanunu B) Medeni Kanun
C) Ticaret Kanunu D) icra ve iflas Kanunu
E) Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu
Yanıt: D'dır.


ÜNİTE18

BORCUN KAYNAKLARI
1. SÖZLEŞMEDEN DOĞANBORÇLAR:
Sözleşme, iki ,tarafın bir hukuki sonucu elde etmek Üzere iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette
açıklamaları demektir.
Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için karşılıklı ve birbirine uygun iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır:
Bunlardan zaman bakımından önce yapılana
2. HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN BORÇLAR
Bir kimse hukuka aykırı bir fiil ile başka bir kimseye zarar verirse, bir "haksız fiil işlemiş olur ve bunun
sonucunda bu kimse ile zarara uğramış' olan kimse arasında bir "borç ilişkisi" doğar. Bunun sonucunda ise
verilen bu zararın tazmin borcu doğar.
Haksız fiilden doğan borçların şartları şunlardır:
Hukuka
aykırılık: Emredici kuralın ihlalidir.
Kusur:
Hukuka aykırı neticeyi istemek (kast) veya bu sonucu istemekle beraber, hukuka aykırılıktan kaçınmak
için iradeyi yeteri derecede yormamaktır. (ihmal)
Zarar:
Bir kimsenin mal varlığında kendi rızası olmaksızın meydana gelen bir eksilmedir. Maddi ve manevi
olabilir.
İlliyet
Bağı: FiiI ile zarar arasındaki bağdır.
3. SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDEN DOĞAN BORÇLAR:
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin malvarlığı
aleyhine çoğalması demektir.
ŞARTLARI:
Zenginleşme
Fakirleşme
İlliyet
Bağı
Haklı
bir sebebin bulunmaması
1.Yapılması amaçlanan bir sözleşmenin esaslı unsurlarını İçermeyen İrade açıklamasına ne denir?
A) Vaad B) Teklif C) Reklam
D) icaba davet E) İcap
Yanıt: D'dlr.
2.İcap yapıldıktan sonra açık kabul; İhtiyaç yoksa, sözleşme hükümleri hangi andan İtibaren meydana gelir?
A) Kabulün icapçıya vardığı an
B) İcabın kabulcüye vardığı an
C) Kabulcünün icabı öğrendiği an
D) icabın açıklandığı an
E) Kabulün açıklandığı an
Yanıt: D'dir.
3.Aşağıdakilerden hangisi haksız fiillerden doğan borçların şartlarından biri değildir?
A) Zarar B) Hukuka aykırılık C) Kusur
D) illiyet E) Kast
Yanıt: E'dir.
4."iade borcu" nereden kaynaklanır?
A) Haksız fiilden
B) Sebepsiz Zenginleşmeden
C) Hukuki olaydan
D) Hukuki Fiilden
E) Hiçbiri
Yanıt: B'dir
5.Hazır olmayanlar arasında yapılan bir sözleşme ne zaman meydana gelmiş sayılır?
A) İcap yapıldığında
B) İcabın Kabulcüye ulaştığı anda
C) icabın açıklandığı anda,
D) Kabulün Açıklandığı anda
E) Kabulün icapçıya ulaştığı anda
Yanıt: E'dlr:
6.Aşağıdakilerden hangisi eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden biri değildir?
A) Karz B) Vedia C) Ariyet D) Vekalet E) istisna
Yanıt: E'dir.
7.Aşağıdakilerden hangisi haksız fiil sorumluluğunun şartlarından biri değildir?
A) Fiilin hukuka aykırı olması
B) Failin kusurlu olması
C) Fiilden bir zarar doğması
D) Zararı karşılamak için tazminat talep edilmesi
E) Fiile zarar arasında illiyet bağı olması
Yanıt: D'dir


ÜNİTE19

SÖZLEŞMEDE ŞEKİL
Şekil iradenin belli bir biçimde veya belli vasıtalarla açıklanması demektir.
Kanuni Şekil: Bizzat kanunun öngördüğü şekildir.
İradi Şekil: Kanunun şekle tabi tutmadığı bir sözleşmeyi taraftarın kendi istek ve iradeleriyle şekle bağlı
kılmalarıdır. Taraflar bir şekil kararlaştırmışlarsa bu şekil geçerlilik şekli niteliğine bürünür. İki tarafın
kararlaştırdığı şekle uygun yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz.
Geçerlilik Şekli: Bir sözleşme belirtilen şekilde yapılmadıkça geçerli olarak doğmayacaksa bu şekil geçerlilik
şartıdır. Borçlar kanununda kural sözleşmelerin şekilsizce yapılmasıdır.
İspat Şekli: Bir sözleşmenin varlığının ispatı için öngörülen şekildir. İspat şekli borçlar hukukunu ilgilendirmez.
ispat şekli Medeni Yargılama Hukukunu ilgilendirir. Medeni Yargılama hukukunu düzenleyen Hukuk Usulü
Muhakerneleri Kanununa göre bazı işlemlerin yapıldıkları zamanki miktarları veya değerleri belli bir rakamı
aştığı takdirde bunların senetle ispatını şart koşmaktadır. 40.000.000,TL
yi aşan sözleşmeler yazılı şekildesenetle
ispat olunmalıdır. Usul Kanununun bu hükmü Borçlar Kanununda yer alan şekil serbestisini
sınırlamaktadır.
Sözlü Şekil: Sözlü şekil Borçlar Kanununda yoktur. Medeni Kanunda sadece iki muamelede sözlü şekil vardır.
Bunlar; evlenme ve sözlü vasiyettir. Bu hukuki muamelelerde irade açıklamasının sözle yapılması gerekir. .
Bizim hukukumuzda aslolan yazılı ve resmi şekildir.
Şekle uymamanın müeyyidesi mutlak butlandır. Şekle uyulmadığı takdirde sözleşme batıldır.
Sözleşmelerde irade ile açıklama arasında bazen uygunsuzluk olabilir.
İrade ile açıklama arasındaki uygunsuzluk her iki tarafça kasdi olarak meydana getirilmiş se buna
muvazaa,gayrıkasdi olarak meydana getirilmişse buna iradebozukluğu denir.
Muvazaa: Muvazaa bir sözleşmede her iki tarafın iradeleri ile sırasında bilerek ve isteyerek yani kasden
yaratılmış olan uygunsuzluktur.
Mutlak muvazaa ve nispi muvazaa olmak üzere ikiye ayrılır. Mutlak muvazaa da taraflar gerçekte hiçbir
muamele yapmadığı halde başkalarına karşı sanki bir hukuki muamele yapmış gibi görür isterler. Örneğin; Bir
tacirin kredinin yükseltilmesi amacıyla arkadaşına borç senedi vermesi
Sözleşmenin sadece saiklerine ilişkin hata ile ada hesap yanlışlığı esaslı hata değildir.
2. Hile: Bir kimse yalan ve yanıltmalarda bir irade açıklamasında bulunmaya yöneItilir. Yani kişi kasden hataya
düşürülür. Örneğin; altın suyuna batırılmış bakır bir bilezik hakiki altın bilezik olarak gösterilerek satılırsa bu
hiledir. Hile teşkil eden davranışlar ceza hukukunda dolandırıclık suçunu oluşturur.
3. İkrah (Korkutma): Bir kimsenin kendisine veya yakınlarından birine zarar verileceği tehditi altında iradesini
açıklamasıdır.
Hata, hile ve ikrahın söz konusu olduğu hallerde iradesi bozulmuş olan taraf sözleşme ile bağlı değildir. Ancak
karşı taraf bağlıdır. Müeyyidesi tek taraflı bağlamazlıktır. Zaman süresi bir yıldır.
1. İradenin belli bir şeklide açıklanmasına ne ad verilir?
A) Şekil B) Beyan C) Dermeyan D) Usul E) Hiçbiri
Yanıt: A'dır.
2.Sözlü şekil hangi kanunda yer almaktadır?
A) Ticaret kanunu, B) Borçlar Kanunu
C) Medeni kanun D) Ceza kanunu
E) İdare mahkemeleri kanunu ,
Yanıt: C'dir.
3.Bir kimsenin kendisine ya da yakınlarından birine yönelik tehdit altında istemediği bir sözleşmeyi yapmasının
sonucu nedir?
A) yokluk B) Tek taraflı bağlamazlık
C) Hata D) Hile
E) Hiçbiri
Yanıt: B'dir
4.Bir kimsenin tehdit altında bulunarak, gerçek iradesine uygun olmayan bir İrade açıklamasında bulunması
durumunda, aşağıdakilerden hangisi söz konusu olur?
A) Hata B) Hile c) İkrah D) Anlaşma E) Muvazaa
Yanıt: C'dir. ikrah, korkutma demektir ki, irade bozukluğu hallerinden biridir.
5.Aşağıdaki mukavelelerden hangisi resmi şekle tabidir?
A) Evlenme akdi
B) Miras mukavelesi
C) Kefalet Sözleşmesi
D) Alacağın temliki
E) Gayrimenkul Satımı
Yanıt: A'dır.
6. Yazılı şekle uymamanın müeyyidesi nedir?
A) Mutlak butlan
B) Nisbi butlan
C) iptal
D) Tek taraflı bağlamazlık
E) Yokluk
Yanıt: A'dır.
7.Sözleşmenin mahiyetinde hata ne tür bir hatadır?
A) Saikte hata
B) Esaslı Hata
C) Mutlak Hata
D) Nisbi Hata
E) Gayede Hata
Yanıt: B'dir.


ÜNİTE20

TEMSİL
Bir hukuki muamelenin bir kimsenin nam ve hesabına bir başkası tarafından yapılmasıdır. Temsil ilişkisinde üç
taraf vardır. Bunlar;
1. Temsil Olunan
2. Mümessil (Temsilci)
3. Üçüncü Şahıs
Örneğin; Samsun'dan Ankara'ya tayini çıkan bir banka memuru, Ankara'daki arkadaşına kendisine ev tutması
için temsil yetkisi verir ve Ankara'daki arkadaşı da onun nam ve hesabına bir ev kiralarsa buradaki temsil
ilişkisinde kira sözleşmesini yapan Ankara’daki arkadaş mümessil ve ev sahibi 3. şahıs, Samsun'daki memurda
temsil olunandır.
TEMSİLİN TÜRLERİ
1. Vasıtalı Temsil:
2. Vasıtasız Temsil:
1. Temsil Yetkisinin Bulunması: Mümessilin temsil yetkisi kanundan ya da temsil olunanın iradesinden doğmuş
olabilir. Velayet altındaki küçükler ile kısıtlıları temsil eden kimsenin veli ya da vasinin temsil yetkileri
doğrudan doğruya kanundan doğmaktadır. Bu nedenle veli ve vasiye kanuni mümessiller denir. Temsil yetkisi
hukuki muameleden de doğabilir. Bu durumda vekalet sözleşmesi vardır.
2. Temsil Olunanın Namına Hareket Etme: Mümessilin temsil olunanın namına hareket etmesi gerekir.
Mümessil hukuki muameleyi yaparken kendisinin mümessil sıfatıyla hareket etmekte olduğunu karşısındaki 3.
şahsa bildirecektir. Eğer bunu yapmazsa vasıtalı temsil söz konusu olur. Fakat bazı durumlarda başkasının
namına hareket ettiğini bildirmese bile yine de vasıtasız temsil söz konusu olur. Eğer kendisiyle işlem yapılan 3.
şahıs mümessilin vasıtasız temsilci olduğunu hal ve durumdan anlayabiliyorsa ya da hukuki muamelenin
mümessil veya temsil olunandan biri ile yapılması 3. şahıs için önemli değilse vasıtasız temsil söz konusudur.
Yetkili Temsil: Mümessil başkasının nam ve hesabına hukuki muameleler yapabilme yetkisine sahip
bulunuyorsa yetkili temsil söz konusu olur.
Yetkisiz Temsil: Mümessilin yetkisi yoksa yetkisiz temsil söz konusu olur.
Temsil yetkisi kanundan ya da temsil olunanın iradesinden doğar. Kanundan doğan temsil yetkisine kanuni
temsil ve iradeden doğan temsil yetkisine ise iradi temsil adı verilir.
iradi temsil temsil olunanın iradesinden doğar. Temsil yetkisi verme tek taraflı bir hukuki muameledir,
Mümessilin bu yetkiyi kabul ettiğini bildirmesine ve kendisine yetki verildiğinden haberdar olmasına ihtiyaç
yoktur. Bu husus temsili vekaletten ayıran en önemli özelliktir.
1. Bir hukuki muamelenin başkası adına yapılmasına ne denir?
A) Temsil
B) Mümessil
C) işlem
D) Yetki
E) Selahiyet
Yanıt: A'dır.
2. "Temsil” hangi kanunda düzenlenmiştir.
A) Borçlar
B) Medeni
C) Ticaret
D) Ceza
E) Danıştay kanunu
Yanıt: A'dır.
3.Bir kimsenin gerekli yetkiye sahip olmaksızın bir başkasının nam ve hesabına hukuki muamele yapmasına ne
ad verilir?
A) İradi temsil
B) Kanuni temsil
C) Yetkisiz temsil
D) Yetkili temsil
E) Vasıtasız temsil
Yanıt: C'dir.
4.Aşağıdakilerden hangisi, temsil yetkisini sona erdirmez?
A) Müessilin istifa etmesi
B) Temsil olunanın ikametgahının değişmesi
C) Mümessilin yetkisinin sona ermesi
D) Belli bir iş için verilen temsil yetiksinde, o işlemin yapılması
E) Belli bir süre için verilmiş 1emsil yetkisinde, sürenin sona ermesi.
Yanıt: B'dir.
5. Temsil olunan, mümessile vermiş olduğu temsil yetkisini ne zaman sınırlayabilir?
A) Temsil verilmeden önce
B) Temsil verilince
C) Temsil verildikten sonra, herhangi bir zamanda
D) Temsil verildikten sonra 10 gün içinde
E) Hiçbiri
Yanıt: C'dir.
6.Aşağıdakilerden hangisinde mümessilin özel bir yetkiye sahip olması gerekir?
A) Kambiyo taahhüdünde bulunmada
B) Gayrimenkulü kiraya vermede
C) Ödünç para vermede
D) Kefil olmada
E) Menkul mal satımında .
Yanıt: A'dır.


ÜNİTE21

BORCUN İFASI VE İFA EDİLMEMESİ
BORCUN İFASI: ifa, borç ilişkisinin konusu olan edimin borçlu tarafından alacaklı ya karşı yerine getirilmesi
ve böylece bir borcun sona erdirilmesidir. ifa, borç ilişkisinin gayesidir.
İFA YERİ: Borcun ifa edilmesi gereken yerdir. Taraflarca tespit edilebileceği gibi kanundan da doğar.
Borçlar kanununa göre ifa yeri şu şekillerde tayin edilmektedir:
Para
borçlarında; alacaklının ikametgahının bulunduğu yer
Belli
bir şeyin teslimi borçlarında; sözleşme yapılırken, o şeyin bulunduğu yer,
Diğer
borçlarda (yapmak, yapmamak gibi); borçlunun ikametgahında ifa olunur.
İFA ZAMANI: Borcun ifa edilmesi gereken andır. Bu ana, "muacceliyet" denir. Bu anın gelmesiyle borç
"muaccel borç" alacak "muaccel alacak" halini alır.
BORCUN İFA EDİLMEMESİ:Borçlunun üstlenmemiş olduğu edimi hiç veya gereği gibi yerine getirmemesidir
ki, bu da iki şekilde ortaya çıkar:
1. Borçlu, her şeyden önce edim kendi kusuruyla imkansızlaşmış olduğu için ifada bulunamaz. (Kusurlu
imkansızlık)
2. Edimin,ifasının mümkün olmasına rağmen, borçlunun borcunu zamanın da ifa etmemesi (Borçlunun
temerrüdü)
BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ:. Halen ifası mümkün olan muaccel bir borcun alacaklının ihtarına rağmen
borçlu tarafından zamanında ifa edilmemesi yani borcun ifasında gecikilmiş olmasıdır.
ŞARTLARI: Borçlunun temerrüdünün söz konusu olabilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş bulunması
gerekir: Bu şartlarda!} biri "borcun muaccel olması", diğeri ise "ihtardır.
TEMERRÜDÜN SONUÇLARI: iki ana grupta toplanır:
A) Genel sonuçlar: Tazminat ve kazadan dolayı sorumluluk
B) Özel sonuçlar: Temerrüt Faizi, mehil, sözleşmeyi feshetme.
1. Borç ilişkisinde edimin yerine getirilmesine ne ad verilir?
A) ifa
B) Verme
C) Ödeme
D) Tediye
E) Edim. .,.,...
Yanıt: A'dır.
2.Borç ilişkisinin gayesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) ifa
B) ita
C) Tediye
D) Verme
E) Hiçbiri
Yanıt: A'dır
3.ifanın talep edilebilmesinin anlamı nedir?
A) Süre geçmiştir. B) Borç müeccel olmuştur.
C) borç muaccel olmuştur D) borçlu temerrüdedir.
E) Alacaklı temerrüttedir
Yanıt: C'dir.
4."Ademi
ifa" ne anlama gelmektedir?
A) Borcun sona ermesi
B) Borcun ifa edilmemesi
C) Borcun yerine getirilmesi
D) Borcun ertelenmesi
E) Borcun ortadan kalkması
Yanıt: B'dir.
5."Borçlunun temerrüdü" ne demektir?
A) Borcun ödenmesi B) Borcun ödenmemesi
C) Borcun ortadan kalkması D) Borcun ertelenmesi
E) Hiçbiri
Yanıt: B'dir.
6.Aşağıdakilerden hangisinin satıcısı, teslim borcunu sözleşme yapıldığı zaman söz konusu şeyin bulunduğu
yerde İfa etmekle yükümlü değildir?
A) "Gezgin" adlı 12 metre uzunluğundaki tekne
B) 50 sandık çekirdeksiz mandalina
C) 268533 Numaralı İhlas Marka Bisiklet
D) 70X70X50 cm. boyutlarında 15 adet antika ceviz sandık
E) "Pamuk" adlı kangal köpek. ,
Yanıt: B'dir.
7.Temerrüt halinde olan borçluya İfada bulunması verilecek mehili kim tayin eder?
A) Hakim B) Kefil C) Borçlu
D) Noter E) icra Memuru
Yanıt: A'dır.


ÜNİTE 22

BORCUN SONA ERMESİ
Borç ilişkisi sadece tek bir borçtan ibaret bulunuyorsa, bu tek borcun ortadan kalkmasıyla borç ilişkisi de. sona
erecektir. Asli borç herhangi bir sebeple sona erdiği taktirde, ona bağlı fer'i borçlar da ortadan kalkarlar.
TAKAS:
Takas, fonksiyon itibariye borcu sona erdiren sebeplerden birisidir. Takas, karşılıklı olarak hem alacaklı ve hem
de borçlu bulunan şahısların muaccel her iki borçtan en az olanının miktarı nisbetinde yaptıkları bir hesap
işlemidir.
TÜRLERI: Takasın iki türü vardır. Bunlardan biri "kanuni takas", diğeri ise "akdi takas"
ŞARTLARI: Takasın söz konusu olabilmesi için başlıca dört şartın gerçekleşmiş olması gerekir:
Borçların
karşılıklı olması
Borçların
benzer olması
Borçların
muaccel olması
Takas
beyanında bulunulmuş olması
ZAMAN AŞIMI: Kanun tarafından tayin edilmiş şartlar altında ve belli bir süre içinde alacaklının hareketsiz
kalması sonucu alacağın ifasını isteme yetkisinin sona ermesidir.
Bu durumda hak vardır ama talep etme yetkisi yoktur ve borç sona ermiş sayılır.
ŞARTLARI: Bir borcun zamanaşımına uğraması için başlıca dört şartın gerçekleş miş olması gerekir.
Bunlar:
Borcun
muaccel olması
Kanunun
belirttiği sürenin geçmiş olması
Zaman
aşımının kesilmemiş olması
Zaman
aşımının durmamış olması
1. Kazandırıcı zamanaşımı hangi kanunda düzenlenmiştir?
A) Medeni kanun
B) Borçlar kanunu
C) Ceza kanunu
D) Ticaret kanunu
E) İcra İflas
kanunu
Yanıt: A'dır.
2. Borçlar kanununda geçerli olan ;zamanaşımı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kazandırıcı zamanaşımı
B) Düşürücü zamanaşımı
C) Mameleki zaman aşımı
D) Tasarrufi zaman aşımı
E) Akdi zamanaşımı
Yanıt: B'dlr.
3. "Takas" ne anlama gelir?
A) Borcun sona ermesi
B) Borcun, alacağa karşılık sona erdirilmesi
C) İndirim '
D) Tenzilat
E) Mensup
Yanıt:B'dir.
4. "Feri Borç asıl borcu bağlı olan borç demektir" aşağıdakilerden hangisi "Fer'i borç" sayılamaz?
A) ipotek
B) Rehin
C) Kefalet
D) Vekalet
E) Cezai Şart
Yanıt: D'dir.
5. 6 aylık süreye tabı olan alacaklar hangisidir?
A) Karz sözleşmesinden doğan alacaklar
B) Haksız fiilden doğan alacaklar
C) Sebepsiz zenginleşmeden doğan alacakIar
D) Kira sözleşmesinden doğan alacaklar
E) Hiçbiri
Yanıt: A'dır.
6. Aşağıdakilerden hangisi bir yıllık zamanaşımına tabidir?
A) Karz sözleşmesinden doğan alacaklar
B) Nafaka alacakları
C) Kira alacakları
D) Haksızfiilden
doğan alacaklar
E) İşçi alacakları
Yanıt: D'dir.


ÜNİTE 23

MÜLKİYETİN DEVRİ AMACINI GÜDEN
SÖZLEŞMELER
1. SATIMSÖZLEŞMESİ: Satıcının satılan malı, alıcının üstlendiği bir bedel karşılığında satıcıya vermeyi ve
mülkiyeti nakletmeyi yükümlendiği bir sözleşmedir. Satım sözleşmesi "iki tarafa borç yükleyen"
sözleşmelerdendir.
SATIM SÖZLEŞMESİNİN. ESASLI UNSURLARI: Bir sözleşmenin esaslı unsurları demek; o sözleşmenin
mevcut olabilmesi için mutlak surette bulunması gerekli olan unsurlar demektir. Satım sözleşmesinin esaslı
unsurları "satılan şey", "semen" ve tarafların satılan şey ile semenin mübadele edilmesi hususunda
"anlaşmaları"dır. .
TÜRLERİ:
Menkul
Satımı
Gayrimenkul
satımı,
Numune
üzerine satım
Tecrübe
ve muayene şartıyla satım Taksitle
satım
Arttırma
ile satım
SATIM SÖZLEŞMESİNIN HÜKÜMLERI: iki yönden İncelenir:
1) Satıcının Borçları: Dört grupta toplanır:
Teslim
ve mülkiyeti nakit borcu
Satılanı
saklama borcu
Ayıba
karşı tekeffül borcu
Zabta
karşı tekeffül borcu
2) Alıcının Borçları: İki grupta toplanır:
Semeni
ödeme borcu
Satılan!
teslim alma borcu
IITRAMPA
SÖZLEŞMESI: Trampa'da satım gibi mülkiyetin devri amacını güden bir sözleşmedir. Ancak,
satım bir malın para ile mübadele edilmesi olduğu halde, trampa bir malın başka bir mal ile mübadele
edilmesidir. .
Satım sözleşmesine ilişkin hükümler, trampada da uygulanır.
IIIBAĞIŞLAMA
SÖZLEŞMESI: Bağışlama sözleşmesi ile bir kimse, malvarlığının tamamını veya bir kısmını
teberru (karşılıksız kazandırma) kasdıyla, bir kimseye devreder veya taahhüt eder.
Bağışlama bir kazandırıcı işlemdir.
TÜRLERI: iki türde yapılabilir.
a) Elden Bağışlama: Sadece eşyanın teslimi ile gerçekleşir:
b) Bağışlama Taahhüdü: Yazılı şekilde yapılmak gerekir.
1.Aşağıdaki kavramlardan hangisi "karşılıksız kazandırma" anlamını taşır.
A) Teberru B) Akit C) Sükna D) Vedia E) Şufa
Yanıt: A'dır.
2."Gayrimenkul satımların resmi şekilde yapılması gerektir" Menkul satımları ne şeklide yapılmalıdır?
A) Resmi B) Yazılı .
C) Sözlü D) Resmi sözlü
E) Herhangi bir şekilde yapılmak gerekmez.
Yanıt: E'dir.
3.Aşağıdakilerden hangisi satım sözleşmesinin türlerinden biri değildir?
A) Açık Arttırma B) Tecrübe şartıyla satım C) Menkul satımı
D) İpotek E) Nümune üzerine satım
Yiınıt: D'dir.
4."Bağışlama Sözleşmesi"nde amaç nedir?
A) Teberru B) ivaz C) Saik D) Kast E) Hiçbiri
Yanıt: A'dır.
5."Trampa" ne demektir?
A) Malın, para ile değiştirilmesi.
B) Malın, malla değiştirilmesi
C) Malın, herhangi bir şey ile değiştirilmesi
D) Paranın para ile değiştirilmesi
E) Hiçbiri
Yanıt: B'dlr.
6.Aşağıdakilerden hangisi, satım sözleşmesinde satıcının borçlarından biri değildir
A) Ayıba karşı tekeffül borcu
B) Zabta karşı tekellüf borcu
C) Satılanı teslim etme borcu
D) Mülkiyeti nakiI borcu
E) Satılanı sigorta ettirme borcu
Yanıt: E'dir.
7.Bir kimsenin, kendi kitabını arkadaşının kitabıyla değiştirmek hususunda anlaşma yapması aşağıdaki
sözleşmelerden hangisine bir örnektir?
A) Takas B) Trampa C) Satım D) Bağışlama E) Mahsup
Yanıt: B'dir.

ÜNİTE 24

KULLANDIRMA AMACINI GÜDEN SÖZLEŞMELER
1. KİRA SÖZLEŞMESİ: Bununla bir kimse (kiralayan), bir bedel (ücret) karşılığında bir şeyin kullanılmasını
veya ondan yararlanılmasını belli bir süre için başka bir kimseye (kiracı) bırakmayı taahhüt eder.
TÜRLERİ: İki türde yapılabilir.
A) Adi kira: Kiracıya, kiralanan şeyi sadece kullanma hakkını veren kira türüdür.
B) Hasılat Kirası: Kiracıya, kiralanan şeyi kullanma hakkının yanında, onun semerelerini toplama hakkını da
verir.
KİRA SÖZLEŞMESİNİN HÜKÜMLERİ: Kiralayan ve kiracı açısından iki grupta toplanır.
1. Kiralayanın borçları: Kiralayan, kiralayan şeyi sözleşmenin gayesine uygun şekilde kullanmaya elverişli bir
halde kiracıya teslim etmek ve kira süresi boyunca onu bu halde bulundurmak zorundadır.
2. Kiracının borçları: Kiracı. kira bedelini ödemek ve kiralanan şeyi özenle kullanmak ve dönem sonunda
kiralanan şeyi geri vermek zorundadır.
KİRA SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ: Kira sözleşmesinin sona ermesi sebepleri şunlardır.
Sürenin
geçmiş olması
Feshi
bildirme
Fesih
Kirakanununa
göre tahliye
Önemli
sebeplerden dolayı feshi bildirme
II. ARIYET SÖZLEŞMESİ: Ariyet ile ariyet veren bir şeyin bedava kullanılmasını ariyet alana bırakma ve alan
dahi o şeyi kullandıktan sonra geri vermekle yükümlü olur. .
III. KARZ SÖZLEŞMESİ: Karz sözleşmesi ile karz veren, bir miktar para veya diğer bir misli şeyin mülkiyetini
karz alana devretmeyi, karz alanda miktar ve vasıfta eşit aynı türden misli şeyi karz verene geri vermeyi taahhüt
ederler.
TÜRLERI:
1. Adi Karz: Karşılıksız yapılan karzdır.
2. Ticari Karz: Daima ivazlıdır, faiz vermek gerekir.
1."Ariyet" ne tür sözleşmelerdendir?
A) Kullandırma amacını güden sözleşmeler
B) İş görme amacını güden sözleşmeler
C) Mülkiyetin devri amacını güden sözleşmeler
D) Saklama amacı güden sözleşmeler
E) Teminat amacı güden sözleşmeler
Yanıt: A'dır.
2.Hakkın yanında, semerelerin de sözleşmede "alacak" olarak konu teşkil ettiği kıra türü aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Adi kira
B) Nevi ile belli bir şeyin kirası
C) Şahsı ile belli bir şeyin kirası
D) Hasılat kirası
E) Hiçbiri
Yanıt: D'dır.
3."Ariyet sözleşmesi"nin konusu nedir?
A) Tüketilemeyen şeyler
B) Tüketilebilen şeyler
C) Menkul eşyalar
D) Haklar
E) Gayrimenkuller
Yanıt: A'dır
4."Para"nın semeresine ne ad 'verilir?
A) Gelir B) Faiz C) Semer D) Akar E) Öşür
Yanıt: B’dir.
5.Ödünç verenlerin uygulayacakları faiz
oranlarını kim tespit eder?
A) Maliye Bakanlığı
B) Ticaret Bakanlığı
C) Ticaret Mahkemesi
D) TB.M.M.
E) Uyuşmazlık Mahkemesi
Yanıt: A'dır.
6.Aşağıdakilerden hangisi kullandırma amaçlı sözleşmelerden biri değildir?
A) Vedia B) Karz C) Ariyet
D) Adi Kira E) Hasılat Kirası
Yanıt: A'dır.
7.Aşağıdakilerden hangisi karz sözleşmesinin konusu olabilir?
A) Kitap B) Şemsiye C) Para' D) Tava E) Otobüs
Yanıt: C'dir


ÜNİTE 25

İŞ GÖRME AMACINI GÜDEN SÖZLEŞMELER
I. HİZMET SÖZLEŞMESİ:
Bununla bir kimse (işçi), belirli veya belirsiz bir süre için hizmet görmeyi, diğer taraf (işveren) ise buna karşılık
bir, ücret ödemeyi taahhüt eder Hizmet Sözleşmesi "tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir. ,.
UNSURLARI: Hizmet Sözleşmesinin esaslı unsurlarından bir işçinin "hizmet taahhüdü" diğeri ise işverenin
"ücret taahhüdü"dür.
HÜKÜMLERİ: işçi işi bizzat yapmak, işverenin talimatına uymak, özen göstermemek zorundadır. İşveren ise,
işçiye ücretini ödemek, avans vermek, alet ve malzemeyi sağlamak zorundadır,
II. İSTİSNA SÖZLEŞMESİ:
Konusu insan emeği olan sözleşmelerdendir. Bununla bir kimse (müteahhit), diğer tarafın (iş sahibi) ödemeyi
taahhüt ettiği bir ücret karşılığında bir şey imal etmeyi taahhüt eder. "Şey"den kasıt bir eşya'dır.
HÜKÜMLERİ:
1. Müteahhit işi bizzat yapmak, işe. özen göstermek ve işi zamanında bitirmekle yükümlüdür.
2. İş sahibi ise ücreti ödemek, eserin ayıplı olması halinde müteahhide durumu bildirmekle yükümlüdür.
III. VEKALET SÖZLEŞMESİ:
Bununla bir kimse (vekil), vekalet veren tarafa (müvekkil) bir işin idaresini veya bir hizmetin görülmesini
taahhüt eder, Vekalet sözleşmesinde zamanın önemi yoktur.
TÜRLERİ: Adi vekalet, itibar mektubu, itibar emri, tellallik gibi türleri vardır.
HÜKÜMLERİ:
1. Vekilin Borçları:
İşi
iyi bir şekilde yapmak
İşi
bizzat ,yapmak
2. Vekalet verenin borçları:
Ücret
ödemek
Masraflar
karşılığını ödemek
SONA ERMESI: Vekalet, azil ve istifa ile ayrıca vekalet verenin ölümü ve iflası ile sona erebilir.
1."İstisna" ne tür sözleşmelerdendir?
A) iş görme amacını güden sözleşmelerden
B) Kullandırma amacını güden sözleşmelerden
C) Mülkiyetin devri amacını güden _özleşmelerden
D) Saklama amacı güden &özleşrı1olarden
E) Teminat amacı güden sözleşmelerden
Yanıt: A'dır.
2.Bir şahsın başka bir kimsenin resmini yapması, hangi sözleşmenin konusunu oluşturur?
A) İstisna B) Vedia C) Vekalet D) Hizmet E) Emanet
Yanıt: A'dır.
3.Aşağıdakilerden hangisi "Vekalet Sözleşmesi" türlerinden biri değildir?
A) Simsarlık B) İtibar emri C) İtibar mektubu
D) Adi vekalet E) Müteselsil vekalet
Yanıt: E'dir.
4."İstifa" ne demektir?
A) İşi bırakma B) İşe alınma C) İşi tatil etme
D) İşçi alma E) Hiçbiri
Yanıt: A'dır.
5.Vekalet verenin, tek taraflı irade açıklamasıyla sözleşmeyi feshetmesine ne denir?
A) Kabul, B) Red C) İstifa D) Azil E) Vekil
Yanıt: D'dir.
6.Hizmet sözleşmesini düzenleyen hükümler, Borçlar Kanunu dışında aşağıdaki kanunların hangisinde yer alır?
A) İcra İflas
Kanunu B) Medeni Kanun
C) Ticaret Kanunu D) Ceza Kanunu
E) Toplu İş sözleşmesi, grev ve lokavt kanunu
Yanıt: E'dir.
7.İstisna Sözleşmesinde, Işın başlangıcında kesin surette tespit edilmiş olan ücrete ne ad verilir?
A) Takribi ücret B) Götürü ücret C) Peşin ücret
D) Brüt ücret E) Nakdi ücret
Yanıt: B'dir.


ÜNİTE 26

SAKLAMA VE TEMİNAT AMACINI GÜDEN SÖZLEŞMELER
I. VEDIA SÖZLEŞMESI: Bununla, vedia alan (müstevda) vedia veren (mudi) tarafından kendisine tevdi edilen
(bırakılan) şeyi kabul ve onu emin bir yerde saklamayı taahhüt eder.
Herhangi bir şekle tabi değildir.
HÜKÜMLERİ: Vedia alan, vedia konusu olan şeyi vedia verenin izni olmadıkça kullanamaz. Vedia veren ise,
bütün masrafları ödemek zorundadır.
TÜRLERİ:
1. Adi Vedia: Eşyanın kullanılmasının mümkün olmadığı vediadır.
2. Usulsüz Tevdi: Vedia alan, adi vediada olduğu gibi aynen değil, eşyayı mislen geri vermekte yükümlüdür.
Ayrıca yediemine tevdi, Ardiye, Mukavelesi ve Otelciye tevdi türleri vardır.
II. KEFALET SÖZLEŞMESİ:Borçlunun borcunu ifa etmemesi halinde, kefilin bundan şahsen sorumlu olmasını
alacaklıya taahhüt ettiği sözleşmedir. Tek tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir.
GEÇERLİLİK ŞARTLARI:
1. Asıl Şartlar: Geçerli bir asli borcun bulunması ve kefilin ehliyeti
2. Şekil Şartlar: Sözleşme yazılı şekilde yapılması ve sorumlu olunacak miktarın sözleşmede yazılı olması
gerekir.
TÜRLERI: Kefalet sözleşmesinin Adi, Müteselsil, Birlikte, Kefile Kefalet ve Rücua Kefalet olmak üzere beş
çeşidi vardır.
SONA ERMESİ: Asıl borcun İfa, imkansızlık, takas gibi sebeplerle ortadan kalkması halinde sona erer.
1. "Yediemin'e tevdili aşağıdaki sözleşme türlerinden hangisine girer?
A) Kefalet B) Hizmet C) Vedia D) istisna E) Hiçbiri
Yanıt: C'dir.
2. Kefalet sözleşmesinin amacı, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Teminat
B) Saklama
C) İstisna
D) Hizmet
E) Kullandırma
Yanıt: A'dir.
3. Aşağıdakilerden hangisi "Adi kefalet" sözleşmesi için doğrudur?
A) Alacaklı, önce borçludan alacağını ister.
B) Alacaklı, önce kefilden alacağını ister.
C) Alacaklı, hem borçludan, hem kefilden alacağını ister.
D) Alacaklı, önce kefilden sonra borçludan alacağını ister.
E) Hiçbiri.
Yanıt: A'dır.
4. Vedia Sözleşmesi İçin aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?
A) Vedia alan eşyayı kullanamaz.
B) Vedia alan eşyayı kullanabilir.
C) Vedia "emanet" sözleşmesidir.
D) Vedia, "saklama" amacı güder.
E) Vedia sözleşmesi herhangi bir şekle tabi değildir.
Yanıt: B'dir.
5. Aşağıdakilerden hangisi kefilin borçluya karşı haklarındandır?
A) Avans istemek
B) Faiz istemek
C) Sorumluluktan kurtarılmasını istemek
D) Ücret istemek
E) Kar payı istemek
Yanıt: C'dlr.
6.Aşağıdakilerden hangisi Vedia Sözleşmesinin türlerinden biri değildir?
A) Navlun mukavelesi
B) Adi vedia
C) Yedi emine tevdi
D) Otelciye tevdi
E) Ardiye mukavelesi
Yanıt: A'dır.
7.Adı Kefaletle alacaklı, aşağıdakilerden hangisinde doğrudan kefile baş vuramaz?
A) Borçlu aleyhine yapılan takip semeresiz kaldığında
B) Borçlu iflas ettiğinde
C) Borçlu öldüğünde
D) Asıl borçlunun aczi sabit olduğunda
E) Borçlu aleyhine Türkiye'de icra takibi olanaksız hale geldiğinde
Yanıt: C'dlr.

ÜNİTE 27

ANAYASA Y ARGISI VE İDARİ YARGI
Yargı yetkisi, bağımsız mahkemelerce kullanılır.
YARGI TÜRLERİ: Yargı türü deyiminden "hukuki nitelikleri bakımından teşkil eden İşlerin ayrı, bir yargılama
usulüne tabı kılınmış olmaları" anlaşılır.
I. ANAYASA YARGISI: Anayasa Mahkemesinin bu sıfatla baktığı işler ile Yüce Divan sıfatıyla gördüğü
işlerdeki faaliyetleri kapsayan yargı koludur.
II.
ANAYASA MAHKEMESİ: Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İç Tüzüğünün şekil ve
esas bakımından anayasaya uygunluğunu denetleyen Cumhurbaşkanı ile yüksek düzeydeki görevlileri yargılayan
bir mahkemedir. Anayasa mahkemesi 11 asil ve dört yedek üyeden kurulur. Üyelerini Cumhurbaşkanı seçer.
Üyeler, 65 yaşını doldurunca emekliye ayrılırlar. Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir ve geçmişe etkili
değildir. Kararlar Resmi Gazetede yayımlanır.
II. İDARİ YARGI: idari makamların idare hukuku alanındaki faaliyetleri dolayısıyla ortaya çıkan
uyuşmazlıkların çözümlenmesini konu alan bir yargı türüdür.
İDARİ YARGI YERLERİ: Dört grupta toplanır.
1.İ Mahkemeleri: İptal davaları ile idari sözleşmelerden doğan ihtilafları çözüme kavuştururlar.
2. Vergi Mahkemeleri: Genel bütçe ile belediye ve köylere ait resim Vergi ve harçlara ilişkin davaları
çözümlerler.
3. Bölge idare Mahkemeleri: idare ve vergi mahkemelerinin tek hakimle verdikleri kararların temyizen inceleme
merciidir.
4. Danıştay: İdare ve vergi mahkemelerinin kurul halinde verdikleri kararların temyizen inceleme ve Bakanlar
Kurulu kararlarına karşı' açılacak iptal davalarının “İlk derece mahkemesi" merciidir.
Danıştay üyelerinin 3/4'ü Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunca, 1/4'ü Cumhurbaşkanıtarafından
seçilir.
DAVA AÇMA SÜRESI:
Danıştay'da ve idare mahkemelerinde 60 gün, vergi mahkemelerinde 30 gündür.
1. Hukuk kurallarının, bağımsız mahkemelerce uygulanmasına ne denir?
A) Maddi anlamda yargı B) Şekli anlamda yargı
C) Kurumsal yargı D) Biçimsel yargı
E) Formel yargı
Yanıt: A'dır.
2.Kanunların Anayasaya uygunluk denetimi hangi yargı düzeninde yer alır?
A) Anayasa yargısı
B) Adli yargı
C) İdari yargı
D) Askeri yargı
E) Kolluk yargısı
Yanıt: A'dır.
3.Bakanların "cezai sorumluluk" larını gerektiren durumlarda yargılamayı hangi makam yapar?
A) Meclis
B) Yüce Divan
C) Danıştay
D) Ankara Ağır Ceza Mahkemesi
E) Bölge İdare Mahkemeleri
Yanıt: C'dir.
4.Kanunların şekil bakımından anayasaya aykırılıkları İddiasıyla açılan İptal davası ne kadar süre içinde
açılmalıdır?
A) 10 gün B) 15 gün C) 30 gün D) 45 gün ,E) 60 gün
Yanıt: A'dır.
5.Aşağıdakilerden hangisi idari yargı yerlerinden biri Değildir?
A) idari Mahkemeleri
B) Danıştay
C) Sayıştay
D) Vergi mahkemeleri
E) Bölge İdare Mahkemeleri
Yanıt: C'dlr.
6.Aşağıdakilerden hangisi İdari yargı yerlerinden biridir?
A) Vergi mahkemesi
B) Asliye Ceza Mahkemesi
C) Sulh Hukuk Mahkemesi
D) Ceza Mahkemesi
E) Ağır Ceza Mahkemesi
Yanıt: A'dır.


ÜNİTE 28

ASKERİ YARGI VE ADLİ YARGI
I. ASKERİ YARGI:
Askeri yargı; askeri mahkemelerin askeri ceza hukuku alanındaki yargısal faaliyetleri ile asker kişileri
ilgilendiren ve. askeri hizmete ilişkin bulunan idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların
çözümlenmesindeki yargısal faaliyetlerdir.
TÜRLERİ: iki grupta toplanır:
1. Askeri Ceza Yargısı: Askeri mahkemelerin askeri ceza hukuku alanındaki yargısal faaliyetleridir. Askeri
mahkemeler ve disiplin mahkemeleri, asker kişilerin askeri olan suçları ile asker olmayan kişilerin askeri
suçlarına bakarlar. Bu mahkemeler yanında. bunların kararlarını inceleyen Askeri Yargıtay da,bu sahada
çalışmaktadır. Askeri Yargıtay üyelerini Cumhurbaşkanı seçer.
2. Askeri' idari Yargı: Asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin bulunan idari işler ve eylemlerden
doğan uyuşmazlıkların çözümü yargısal faaliyet olarak tanımlanabilir. Askeri yargıda yargısal faaliyeti yürüten
yargı yeri bir yüksek yargı organı, niteliğinde olan Askeri Yüksek idare Mahkemesidir. Üyelerini
Cumhur,başkanı seçer. Kararları kesin olup, bunlara karşı başka yargı yerlerine örneğin Danıştay'a
başvurulamaz.
II. ADLİ YARGI: Adliye mahkemeleri tarafından yürütülmekte olan, yargı faaliyetlerini kapsayan yargı türüdür.
TÜRLERİ: iki çeşidi vardır:
1. Ceza Yargısı: Ceza mahkemelerinin, ceza hukuku alanındaki yargısal faaliyetlerini kapsar. Ceza yargısını
konu alan hukuk dalı, Ceza Yargılaması Huku ku’dur.
2. Medeni Yargı: Hukuk mahkemelerinin, özel hukuk alanındaki yargısal faaliyetlerini kapsar. Medeni Yargıyı
konu al_n hukuk dalı, Medeni Yargılama Hukuku'dur.
ADLİ YARGI YERLERİ:
CEZA YARGISI
MEDENİ YARGI
SULH CEZA MAHKEMESİ
Tek
Hakimlidir.
Cumhuriyet
Savcısı yoktur.
Kabahat
niteliğindeki suçlara bakar.
SULH HUKUK MAHKEMESİ
Tek
Hakimlidir ve her ilçede bulunur.
Vasi
tayini, mirasçılık belgesi verilesi ve tahliye davalarına bakar.
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ –
Her il ve ilçe merkezinde bulunur.
Bir
başkan iki üyeden.oluşacağı kanun emri olmasına rağmen tek hakimlidir.
Boşanma
kamulaştırma bedeline itiraz davalarına bakar
ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
Her
il ve ilçe merkezinde bulunur.
Sulh
ve ağır Ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan suçlara bakar.
Bir
başkan ve iki üyeden olu
Cumhuriyet
Savcısı bulunur:
ASLİYE TICARET MAHKEMESI
Ankara,
İstanbul, İzmir İl merkezinde bulunur
Bir
başkan ve iki üyeden oluşur
Ticari
dava ve ticari işlere bakar
AĞIR CEZA MAHKEMESİ
Bir
başkan iki üyeden oluşur
Ölüm
ve müebbet hapis, 10 yıl ağır hapis gerektiren suçlara bakar
YARGITAY . ,
Her iki yargı kolu için kararların temyizen incelemesin yapıldığı bir ,yüksek mahkemedir.
Üyeleri Hakim ve Savcılar, Yüksek Kurulunca seçilir. Üyelik süresi 4 yıldır. .
1. En geniş yargı türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Askeri yargı B) idari Yarı C) Anayasa Yargısı
D) Adli Yargı E) Hiçbiri
Yanıt: D'dir:
2. Kural olarak İdari yargı alanında İlk derece mahkemesi aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Danıştay
B) Bölge idare Mahkemeleri
C) idare Mahkemeleri
D) Disiplin Mahkemeleri
E) Hiçbiri
Yanıt: C'dir.
3.Aşağıdakilerden hangisi "Yüksek mahkeme" niteliği taşımaz?
A) Askeri Yargıtay
B) Yargıtay
C) Askeri Yüksek idare Mahkemesi
D) Anayasa Mahkemesi
E) Ağır Ceza Mahkemesi
Yanıt: E'dlr. i
4.Medeni Yargı, hangi hukuk dalında uygulanır?
A) Kamu Hukuku
B) Özel Hukuk
C) Karma Hukuk,
D) Normsal Hukuk
E) Formel Hukuk
Yanıt: B'dir.
5."Kıra tespit davası" hangi mahkemede açılır?
A) Sulh Ceza
B) Sulh Hukuk
C) Asliye Ceza
D) Asliye Hukuk
E) Uyuşmazlık Mahkemesi
Yanıt: B'dir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder